SİZCE ASALET OLMALI MI?
--Asırlarca insanoğlu ASALET meselesini tartışırken, günümüzde bu konu unutulur oldu. Bir kısım insan, bu görüşü çağ dışı, bir kısmı da Din dışı görmektedir. Hatta bazılarının yanında Asaletten söz açılınca, nasırına basmış gibi tepki alırsınız. Ve hemen Napolyon'u örnek gösterir size; “Napolyon demiş ki, benim asaletim benden başlar.” Napolyon kendi açısından haklıdır. Çünkü araştırılacak olsa, soyunun Çingene olduğu ortaya çıkacaktır belki de. Meseleyi örtbas etmek için acelece söylenen bir söz olarak görüyoruz. Asaletten rahatsız olanlarda da mı bu sorun vardır acaba...?
--Ülkemizde ahlak bozuldukça, namus anlayışı zayıfladıkça, gayri meşru çocuk sayısı da artmaktadır. Genellikle Anası-Babası belli olmayan çocuklar, her ne kadar himaye altına alınarak, iyi bir eğitimle yetiştirilmiş olsalar dahi, sosyal hayatlarında kendileri ile ve toplum ile pek barışık olamamaktadırlar. Evlilik hayatları pek başarılı geçmemekte ve boşanma oranları yüksektir. Yani evliliği yürütemeyen Anne-Babaların çocukları da genellikle evliliklerini yürütememektedirler. Burada Çekirdek Aile yapısını korumak, devletin bekası için çok önemlidir. Tabii ki bu görev devlete düşmektedir.
--Birkaç asır boyunca namus noksanlığı devam eden bir ailede bu durum, genetik olarak kana işlemekte, irsi bir şekilde nesilden nesle geçmektedir. Gevşek bir kadının kızlarının ve torunlarının da gevşek olabilme ihtimali yüksektir. Bu durumu çevremizde bazı ailelerde görmekteyiz. Zaten bu Asalet denen şey genlerde gizlidir. Milletlerin genetik şifreleri ortak özellikler taşımaktadır.
--İrsilik veya Soya çekim olayını Tıp kabul ettiğine göre, Asalet(soyluluk) ve Asaletsizlik (soysuzluk) de vardır diyebiliriz. Furkan Süresi 54' de; “Hem o Allahtır ki, sudan bir insan yarattı da, onu SOY ve HISIM diye ikiye ayırdı. Senin Rabbin her şeye kadirdir.” buyurmaktadır. Bu ayette konu edilen SOY'u, olumlu ve olumsuz şekilde iki guruba ayırabiliriz. Ahlakın ortak hükümlerine uyanlara SOYLU, uymayanlara SOYSUZ diyebiliriz. Soysuzluğu, bir nevi Ahlaken iflas etmişlik olarak ele alabiliriz. Bir insan istese de bir günde Soylu olamaz. Soylu olabilmek için asırları kapsayan uzun bir süreç ister.
--Peygamber Efendimiz, Soya çok önem vermiştir. Soyunu araştırmış, Hz. İbrahim'e kadar dayandığını ortaya çıkarmıştır. Veda Hutbesi'nde; “Babasından başka SOY iddia eden SOYSUZ; Allah'ın, Melekler'in, ve İnsanlar'ın lanetine uğrasın. Allah onların ne tövbelerini, ne de şahadetlerini kabul eder..” diyerek ilk defa beddua eden Peygamberimizin de Soya vermiş olduğu önemi anlıyoruz... Veda Hutbesinde geçen SOYSUZ kavramı, Soyluluğun tersi bir tasnifin varlığını da kabul etmektedir. Bir insan, işlemiş olduğu suçtan dolayı; “Allah'ın, Meleklerin ve İnsanların LANETİNE uğratılırsa, ve üstelik o insanın ADALET ve ŞAHADETİ de kabul edilmezse, bu kişinin insanlıkla alakası kalmamış demektir. Bu kişi MÜRTET Hükmündedir. Bu kadar ağır cezayı gerektiren suç ise SOYUNU İNKAR ETMEK SUÇUdur. Demek ki bir insan, soyunu inkar ederek Napolyon gibi; “benim soyum benden başlar” diyemezmiş.
--Hz. İbrahim, birçok Peygamberin babasıdır. Peygamberlerin de belli bir Soydan seçilerek gönderildiklerini anlıyoruz. Cenab-ı Allah ve Peygamberler de ASALETİN bozulmamasına dikkat etmişlerdir ki; aynı soydan gönderilmişlerdir. Öyle ise ASALET(soyluluk) vardır. Soyların birbirlerinden artı ve eksileri, yani ASALET veya ASALETSİZLİKLERİ zamanla oluşmaktadır.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta