Siz Yol'sunuz - Garib Çoban
Yol çatallanıp da bir tercihte bulunmam gerektiğinde, aklım hep diğer seçenekte kalıyor, ya doğru kararı verememişsem ya yanlış yerden sapmışsam.
Gönüllere karşılıksız sevmeyi yazmaktan korkmayın!..
Şiirsel şeyler yazmak için şair olmanıza gerek yok.
Güzellik, cümlenin sırası değil.
Niyette, başkalarına aktardıklarımızda ve hissettiklerimizde yatmaktadır.
Bırakın yüreğiniz, ruhunuz konuşsun!..
Herkes oturup yaprakların düşüşünü izleyecek zamanı bulmalı.
Her insanın arkasında bir hikaye vardır.
Onların böyle olmalarının bir nedeni var.
Sadece onlar bunu istedikleri için değil.
Geçmişteki bir şey onları bu hale getirmiştir.
Ve bazen onları değiştirmek imkansızdır.
Geriye sadece onlara değer vermek ve onlara oldukları gibi saygı duymak kalır.
Mâdem güneş zâhir oldu ve gölge hemen kayboldu.
Sonbahar geldi kitabı dinleyelim canlı canlı!..
Her bir nefs’e ve onu tesviye edene düzenleyene, terkib ve tekmil edene.
Sonra da ona hem fucuru’nu açılıp sapmayı hem de takvasını kapanıp korunmayı ilham edene, içerden fit verene ki.
Gür bir damarla bağlandığı merkezden bir dürtü ile içten içe zonklayan su.
Artık yüzeye çıkmak, bir gözeden patlayıp gün-yüzü görmek için var-gücüyle itilir.
Ve kaynağından sızmaya başlar, ardından gerisi de gelir.
Ama suyun henüz bir kanalı yoktur.
Kaynaktan itki devam ettiğinden akmaya mecburdur, duramaz, çağlamak zorundadır.
Ve akarken sağa mı sola mı akıyım diye düşünmez, seve seve mecburi istikamet.
Bu akışı su ile değil de ışıkla da oynatabiliriz.
Piksel piksel her suret ayarlanmış.
Ve her bir sahnenin her bir karesi özenle döşenmiş.
Biricik enerjinin ışık akışı, dünya filmimiz işte.
Şimdi aktığı yer o anki yatağı olan suyun serüveni nasılsa bizim hâlimiz de öyle.
Seyr ü sülûk ile yatay düzlemde A noktasından B noktasından varacak kimse yok!..
Ruhsal yolculukta bir bir-ey değilsiniz.
Siz ve Yolculuk Bir'siniz.
Siz Yol'sunuz.
O hâlde yanlış kararlar yoktur.
Kötü seçimler yoktur.
Zamanlama asla yanlış değildir.
Teheccüt vakti heyecanının sıcaklığını bedenimde hissetmek istiyorum.
Sevgiyle gönülleri, ağacı, suyu, gökyüzünü, kuşları, çiçekleri okumak, hareket etmeden yolculuk yapmaktır.
G/özlerin açık hayal kurmaktır, her kişiye özel bir hikayenin içinde kaybolmaktır.
Gönül sayfanı dünya putlarından sen kalana kadar sıyırıyor.
Güzel anıların altını dualarla çizmek, okuyucu ile yazar arasında bir diyalogdur.
Yazarın ruhunu sayfaları arasında onu alan kişiye bağlayan bir yakınlıktır.
Ve çevirdiğimiz her sayfada hayal kurarız, severiz, özleriz, korkarız, acı çekeriz ve güleriz.
Bizler dünyanın kahramanlarıyız.
Çünkü onlar her zaman bizimle konuşurlar ya da biz hoşumuza giden ya da belki de asla sahip olmak istemeyeceğimiz başka hayatlardan içeriz.
Okumak, kelimelerin ötesini keşfetmek.
Ve yazarın zihninde herhangi bir evrenin bir kitabın sayfalarında gerçeğe dönüşebileceğini keşfetmektir.
Yazıyorum!..
Çünkü, hayatın içinden geçtim.
Karanlık ve harfler.
Onlar benim teheccüt vakti duadaki ışığım, şems vakti tünelin sonundaki aşka götürecek olan.
Karşılıksız bir sevgiyle gönülleri okuyun!..
Çünkü her zaman sizi bekleyen bir kitap vardır.
Zira bu kararı verecek bağımsız bir varlık yok
Su öyle akıyor, rüzgar öyle esiyor, ateş öyle kaynatıyor ve topraktan kalıp kendini orda buluyor
İşte kitap canlı şahit!..
Karada ve denizde taşınıyoruz sahneden sahneye.
Ben geldim, sen gittin hikâye.
O halde size rehberlik edildiğinden emin olarak hareket edin
Bir(likte) bir güzel akın, tereddütsüz...
Kontrolü bırakın...
Ve yaşam ırmağı sizi nereye götürürse götürsün orada olun...
Ve tadını çıkarın.
Elhamdulillah!..
Sonbaharın doğanın mevsiminden çok ruhun mevsimi olduğunu fark ettim.
Şimdi burada olmamıza, bu sözleri duymamıza imkan yok.
Bu an, öncekilerin hepsini ortadan kaldırıyor.
Öyle bir akıyor, öyle bir akıyor.
Hadi yüzüne su çarp, abdestini yenile.
Bazen bazı şeyleri g/örmen gerekir, b/aşka bir açıdan.
Akıyor işte hayat.
Sık kullandığınız olanla bir olmak, bir olmak derken neyi kasediyorsunuz?..
Tâzeyle, tâze tâze karşılaşmak, aynalaşmak; zevkimiz bu.
Olduğumuz yere çağırıp duruyoruz ya Huu.
Tazelik içinde deneyimle birlikte olmak mı?..
Deneyiminizde bir form ortaya çıktığında, sahnede bir şekil belirdiğinde, hafıza her zaman bu bir kimse şu da bir nesne gibi bazı ek açıklamalarla, çıplak olanın üzerine isim-resim etiketi yapıştırmak ister.
Ancak, bu formla sanki onu ilk kez görüyormuşsunuz gibi çıplak bir şekilde birlikte olmanız kesinlikle mümkündür.
Elbet dünden uyanan kişi yükünü şimdiye taşımazsanız zira ancak boş bakan boş görebilir.
Deneyimi olan, her ne denli doğrudan ve çıplak bir şekilde fark ederseniz.
Deneyiminizin rüya gibi olduğu hissine o kadar çok sahip olursunuz.
Şu anda böyle bir hisse sahip olmasanız bile, devam edin ve yine de deneyiminizin farkına varın.
Mesela...
Basit bir uygulama!..
Su içmeyin, su içenin farkında olun.
Yazıyı okumayın, okuyanın farkında olun.
Sonra özne-nesne-eylem ayrımını bırakın.
Sana yazıyorum!..
Çünkü sen şiir diye düşündüğüm şeysin.
Seni düşünüyorum!..
Çünkü sen teheccüt vakti özlediğim şeysin.
Ve seni özlüyorum!..
Çünkü sen benim şems vakti istediğimsin.
Olan bu!..
Ve üzerindeki etiketleri silin.
Önce sonunda yaparsınız.
Sonra başında da görünmez olur.
Tek başına fark etmek.
Duyarlılığınızı doğal olarak artıracaktır.
Ama bu çok kapalı bir sır.
Aşk; bir başkasının kalbinde yaşama sanatıdır.
Bilakis göz önünde olmasıyla gizlenen apaçık bir sır.
Çıplak bir şekilde her an yüzünüze çarpıp duruyor.
Tek yapmanız gereken bunu fark etmek.
Tek engel, bu çıplak deneyimi doğrudan tatmak yerine zihnin yorumuna inanmaktır.
Biraz da diğer yüzünden okuyalım mı?..
Attığın görüldüğü zaman da aslında sen atmıyordun!.. (Enfal-17)
Bir ışık gördüğünüzde bu gerçek bir deneyimdir.
Ama böyle bir deneyimi ben, bir ışık görüyorum diye tanımladığınızda bu tanımlamadaki her kelime bir hayaldir.
Şâirin tattığı pek bir ince zevktir!..
Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nediym.
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana.
Zihninizin ve onun izlenimlerinin size yalan söylemesine izin vermeyin.
Burada ve şimdi gerçek, önünüzde çıplak bir şekilde yatıyor.
Ne diyebiliriz ki?..
Zihin ancak ne olmadığını söyleyebilir.
Bildiğin gibi değil..
İki değil.
Ben biz olduğumuz zaman ben olurum.
Ben ben olduğum için sen sensin.
O sen demektir.
Ama sen, sakın ben deme, hep sen diye söyle. Göz dürüst görürse, sen o olursun.
O da sen olur.
Bıktım bu benliğin elinden...
Egodan kurtulmak, farkındalığımı artırmak için neler yapabilirim?..
Ego dediğimiz sahte benlik, ruhsal aydınlanmaya asla ulaşamaz!..
Benlik, benliksizliğe ulaşamaz.
Ayrı benlik ego, kendinden kurtulmaya çalışarak kendi sanal varlığını sürdürür.
Çünkü yalnızca ego, egodan kurtulmak ister.
Bir kişi var ve farkında olmak istiyor.
Bir istek olduğu anda dünyalık filmde bir sahne oldu.
Ve perde o sahnenin de farkında.
Farkında olmaya çalışan kişi farkındalık içinde
bir nesne olarak görünür.
Allah'ı bilmek istiyorum.
Allah!..
Allah'ı bilmek isteyeni biliyor.
Farkında olan kim?…
Bütün deneyimlerin gerçekleştiği farkındalığı.
Bir deneyimin nesnesi yapmak ne mümkün.
Allah'ı bilecek olan kim?..
Farkında olduğun şey sen olamazsın.
Algıladığın bir nesnedir, nesne değilsin sen.
Eğer bedenin farkındaysan, beden, sen olamaz.
Düşüncelerin farkındaysan, düşünceler sen olamaz.
Uyanmak için biri, ilkin ne olamayacağını kabul etmelidir.
Çünkü kişinin elindeki yegane enstrüman, kişisel zihindir.
Ve zihnin meşru işlevi, size ne olmadığını söylemektir.
Siz denen hatıralar, hayaller alışkanlıklar yumağı kişi kimsenin farkında olun.
Zihnin sınırı buraya kadar!..
Farkındalığın farkında olmak mı?..
Hayır hayır.
Daha ne olduğunu anlamadan büyüleniyorsunuz.
Allah, Allah’lığını kimseye vermez buyruğu.
Yağmurlarına yabancı olduğum bu şehirden sırılsıklam bir özlemle sokakların dilini dinliyorum.
O kadar çok düşüncem var ki, bunları yazmanın bir yolunu bulamıyorum.
Sonbaharda o yüzden içimden geliyorlar.
Martın ayazından rüzgarın uğultusundan, bir besmelenin hatırına sevdiğim Eylüldü gidişin.
Doğru insan ne gider ne de kalır, seninle birlikte ilerler.
Allah sevsin, insan hep yarıda bırakır.
Zâyi olan günlerin eyvahındayım!..
Herkesi yürekten dualarımla selamlıyorum.
Bu demde böyle okundu vesselâm.
(Y.ed - Kişi Sevdiği İke Beraberdir Albümü)
Kayıt Tarihi : 27.9.2024 17:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Söyler dilim, ağlar gözüm. Gariplere göynür özüm. Meğer ki gökte yıldızım. Şöyle garip bencileyin. (Yunus Emre)
Aşk dediğin, "kalbe girebilmek ve orada kalabilmek" işidir,
Yerleştikçe girdiği kalbe sağlamlaşan "ilişki türüdür.."
Peki "yolu" ne bunun?
Bence sadece sevmek,
Sever gibi değil, gerçekten sevmek!
Ve kendi dışındakilere zaman ayırıp, farkına varmak...
Uzun bir "düşünme süreci" sunmuşsunuz
Tebrikler Engin Bey...
Sonsuz saygılarımla
TÜM YORUMLAR (3)