Yazar Yazısı(228.08.2011 tarihli Kent Gazetesi....)
Siz hiç hayatınızda bir rolü üstlendiniz mi? Kendiniz olmadan farklı kimliklere büründünüz mü? Öyle anlar vardır ki; siz,siz olmaktan çıkar,kısa bir an bile olsa farklı rollere bürünüverirsiniz....İşte, sözünü edeceğim kadın da (bırakın adı bizde saklı kalsın) tiyatro sahnesi gibi yaşam sahnesinin ortasında buluverdi kendini...
Hani bir an için nasıl bir kadın olacağını kestiremedi. Daha doğrusu hangi tip kadın arasına giriyordu. Kendini bir kategoriye sokmak istedi, beceremedi..
Aptal Kadın rolünü oynadı bir süre. Saf saf baktı çevresine... Yaralandı, hırpalandı, örselendi durdu. Ancak aşk denen o kahrolası duygu vardı ya, işte o duyguydu gözlerine mil çektiren. Yandı,kül oldu. Yok canım, olamazdı-olmamalıydı. Oysa hiçbir şey olmayacaktı ki zaten, eğer o cesaret denilen görünmez melek gelip omzuna konmasaydı...Aptal Kadın, daha çoookkkk aptalları oynayacak, saf saf bakacaktı çevresine... Nasıl da yıllardır bu rolü üstlenmişti. Kızdı kendine. Öfkelendi.
Öfkeli Kadın rolünü oynadı bir süre. Herkese, her şeye karşı bir öfke oluştu içinde. İçindeki bütün öfkeyi kustu kusabildiğince. Kor oldu yüreği, volkanlar patladı ardı ardına... Olmadık zamanlarda, olmadık kişilere karşı kullandı öfkesini. Ancak onu kendisinden başkası duymadı ne yazık ki... Öfke,yarı yolda bıraktı onu. Ne garip, öfkeli kadın olmayı bile beceremedi. Eh,rol mü kalmadı yaşamda? Kendisine en uygun olanını bulmalıydı.
Mutlu Kadın rolünü üstlendi bu kez. Gülücükler dağıttı çevresine... Kimselere belli etmedi yaralandığını. Hani,eskilerin deyimiyle, kan kusup kızılcık şurubu içtiğini söyledi.
Oysa yarası, gün geçtikçe kanıyor,gün geçtikçe büyüyordu. Acısını dişlerinin arasına kıstırdı. Gülümsedi...Gülümsedi...Gülümsedi...Gülümsedi... Bu rolle hiç de inandırıcı olmadı ne kendisine ne de başkalarına...
Şaşkın Kadın rolünü üstlendi bu kez de... Zaten yüz hatları da buna çok uygundu. Çevresinde olup bitenlere şaşkın şaşkın bakardı. Olanlara şaşardı, yaşananlara şaşardı; benim başıma gelmez dediklerinin nasıl da başına gelmiş olabileceğine şaşardı... Hatta hatta bununla da yetinmez nasıl olur da böylesine bu rolü başarıyla oynadığına da şaşardı.
Ona en çok acı veren rollerden biri de Korkak Kadın rolü idi. O, bu rolü hiç istemeden, kendiliğinden üstlenmişti. Korkaktı işte... Yalnızlıktan korkardı. Sevilmemekten korkardı. Terk edilmekten korkardı. Korkunun kendisinden korkardı....Korkmamak için de kararsızlığı tercih etti.
Kararsız Kadın rolü tam ona göreydi. İşte sonunda ona uygun olanı bulmuştu. Gitsem mi/Gitmesem mi? Sevsem mi? /Sevmesem mi? Gülsem mi/Ağlasam mı? ....derken....Geçivermişti zaman...Daha çok kırgınlık, daha çok yorgunluk...
Gün geçti, devran döndü... Devran döndü, gece tutuştu, yandı günün ortasında. Öyle bir an geldi ki artık ineceği durağı bilmesi gerekiyordu. Durdurdu arabayı. İndi. Sadece bir el salladı geride kalana...
Yürekli Kadın olmayı başarmıştı en sonunda. Artık ne bir rol üstlenmesine gerek vardı,ne de kendini kandırmaya. Hani aşmak diye bir sözcük vardı ya çoğu kez söylenen. O, çoktan aşmıştı kendini. Omzuna konan cesaret denilen o melekle göz göze geldi. Gülümsedi. Ama bu kez gerçekten de gülümsedi... Ağlamalar, sızlanmalar, ne oldu ya da ne olacaklar geride kalmıştı.
İneceği durağı bilmişti artık Yürekli Kadın. Hiçbir şey için geç değildi. O,kendi rolünü kendisi sonunda bulmuştu.
Ardına bakmamaya kararlı, yürüdü gitti....
(Tüm Yürekli Kadınlara.......)
yazan:E. Serap KONUK
Serap TepedelenKayıt Tarihi : 15.9.2011 09:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)