Günün aydınlanması çok zor. Sabahın pasını üzerinden atmamışken, sisli havada ter su içinde kalmışsın. Kirli elini yüzünü yıkamadan, uzanmışsın boylu boslu yatağına. Yanı başında duran gazeteler, dergiler...Romanının yarısın gelmiş elindeki kitabın sayfasında kırmızı bir şerit bağlı unutmamak için, kaldığı sayfayı fazla aramadan bulup okumak, ama kirli pasaklı haliyle, dağıtmış kendini uğraşını bırakmış bir kenara...Umrunda değil dışarıdaki sisli hava, kaşınmaya başlayan vücudu kaşındıkça yara olmaya ve bir hastalık sıtmasına yakalanmaktan korkarak yerinden kalkmıyor.
Belki de işine öyle geliyordu. Yeltendi kalkmak için, helaya doğru yürüdü yavaş yavaş...
Musluğun başını yavaşça çevirdi, bekledi ki su aksın. Sonra suyun damlası arada bir tane tane düşmeye başladı, uzun bir müddet aynaya baktı, karşısındaki bir çift göze, ayırmadan gözlerini...
Saçının sakalının kendinden geçmiş haline baktı, elini uzattı usturaya:
'Tıraş olmalıyım.'dedi.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
çok karabasan bir topla ama çok iyi anlatım
öykü kısa olmasına karşın etkin
tebirkler can kardeşim sevgiyle kaleminin damıttığı yüreğinin güzelliğidir hep çağlasın
'Çünkü canından can kopmuştu.'Hüzünlü bir son, çok güzel bir öykü. Tebrikler kardeşim.
Suna Doğanay
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta