Nasıl bir gündü
Nasıl anlatsam bilemiyorum ki
Kalabalık caddelerden geçtik
İnsan selinin ortasından
Ne onlar bizi fark etti
Ne de biz onları
Aşklar yaşanıyor
Kaldırım taşların oturaklarında
Kimin umurunda
Kartpostallar asılı demir parmaklıklara
Siyah beyaz gülüşünü seyrediyor
Karakalemle çalınan kadının
Seyrine dalanlar
Bir şiir yazılmış uzunca
Siyah beyaz gülüşüne
Bir karakalem
Bir beyaz kâğıt
Bir de gülüşün
Şiir hüzün veriyor seyredenlere
Oysa vitrinleri renkli
Bahariye caddesinin
Renk cümbüşü gibi
Çingeneler köşe başında
Çiçekler satıyor sepetler dolusu
Sarı kırmızı beyaz karanfiller ortasında
Kına rengine batmış
Ortası hardal sarısı papatya
Aşka durmuş sanki
Oysa aşk siyah beyaz
Bunca renklilik içinde
Sürgün kentin çocukları
Simit satıyor
Taş kaldırımın orta yerinde
Üçayaklı tezgâhına özenle dizmiş umudunu
Can simidi gibi
Susamına yel değmiş
Zabitler kesmiş yanı başını
Yüreğine korku düşmüş
Ekmek param umudum derken
Anasına söz değmiş
Birde derdini anlatabilse
Derki;
'zabite, ne yazarsan yaz'
Oysa ekmek parası siyah beyaz
Bunca hoyratlık içinde
Ben seni koluma takmamışım
Elinden de tutmadım
Yan yana yürüdük
Bahariye caddesi'nde
Eskimiş parke taşlarını eskiterek
Hiç kimse duymadan
Platonik aşklar gibi
Kaç çiçekçinin önünden geçtik
Saymadım kaçıncıydı
Esmer yüzlü çiçek satan kadın
Gözümün içine bakıyor
Bir gül vereyim diye sana
Bir de gülücük yolluyor
Esmer yüzündeki
Mor dudaklarının arasından
Altın dişini parlatarak
Onun derdi başka
Benim derdim başka
Ben yanmışken böylesine aşka
Bakışlarımı kaçırıyorum
Söylenmesin diye bana
Oysa bir gül değil
Bin gül bile güzelliğine az
Bunca güller içinde
Ama adını koyamıyorum
Çünkü güllerde siyah beyaz
Kayıt Tarihi : 6.11.2007 11:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!