EY SEVGİLİ!
Sislerin ardında yitirdim gözlerinin ışığını
toz bulutlarının ardında Siyah Ateş!
pas tutan seslerin başa dönülemez pişmanlığında
yitirdim seni
Kaygan kırılgan donmuş bir nehrin
İncecik buz çatlağında
Her zemin çözülüyorken ağırlığımıza
Bütün ayetlerde açık olan sırdık biz
Hayalet konukların kol gezen yolculuğunda
Gözünü dikip baktığın noktada ivmelenmiş
Suskun bir tohumdun boy verdin
Kırılan düşlerden uzayan tırnaklara doğru
Alıp başını gitmekmiş mahzunluğun ana dilinde
Bir Siyah Ateş ülkesinin, gece vardiyasına
direnen uyku
Yitirdim Venüs'ün güzelliğini çaldığın gece
İlk kez görmüştün beni ve ağzımdan öpmüştün
"Bak" demiştin aynaya fışkıracak sımsıkı
kardelen tohumu
Ayakta gördüğüm bir rüya mıydın?
Aklın bütün yollarını gülerek geçen
Bir deli, bir yalan, bir düş müydün yakalanmayan
Sere serpe, ıslak, baş döndürücü
Siyah Ateş! Göğe doğru yükselen..
BABALARIN AĞITI
Her yağmuru izlerdi, yalan değildi güneş
Biz çocukken benzersizdi gökyüzü
Toprağın kokusu,ekmeğin tadı vardı
Eskidendi gökkuşağı,keşkesizdi yaşamak
Bir tanrı alırdı insana verdiği canı
Yalan söyledi birileri
Bizim tanrımız başka
Onların ki başkaydı anladım!
İhanet,gerçeklerden korkanın işi
korktukça içindeki iblisten
biledikçe biler hançerini..
yeni bir dil öğrendim kokan sularda
Savruldu, ölümsüzlüğün sayfaları
tutamadım
yandım kavruldum bu deryanın içinde
Seğirttim su serpmeye, bir damla su
bulamadım
Yalan söyledi birileri
bizim tanrımız başka
onların ki başkaydı,Anladım
Kurban edildim kralın sunaklarında
Oğlum yürüdü, kızım yürüdü..
Koçlar yürüdü bıçağa adım adım
Kan gruplarından yeni bir dil öğrendim
BEN BİR TAŞIM
ANNELERİN AĞITI
Su da yanar, kül de yanar
Güneş ne zaman doğar, ne zaman batar
Yıldızlara ulaştı ahım
küllere dumanlara gömüldü
Gözünü öpmeye kıyamadığım
Bir zamanlar
Bir damla su bulamam, bağrım yanar
Bu çöl yangını
Bu deniz fırtınası
Bu dağ ateşi
Bu Allahsız yağmurda
Bir damla su bulamam, ciğerim yanar
Örtsün üstümü ateş
Savursun rüzgar ne çıkar
Yetiş ya Hızır! Yetiş ya Ali!
Bu nasıl Kerbela! Ey acının arifi!
Bu nasıl matem tarifi
Her dakka her dakka yoklar
Taş basmadım sol yanıma, bağrıma
Ne gözümde yaş kaldı, ne dilimde ağıt
Taşa kestim baştan ayağa
Taşa kestim tepeden tırnağa
BEN BİR TAŞIM
oğlumun başucunda
BEN BİR TAŞIM
kızımın başucunda
VE BAŞKA BİR ŞAİR HAYKIRDI
karanlıktan karanlığa:
İnsana verilmiş en büyük acı
evlat acısıdır der bir bilge
her geçen gün katranlaşan acı
kendi kadar bir boşluğu doldurur içine
Dolanır durur boydan boya coğrafyamızı
Masal sanır dünkü çocuk ağıtlarımızı
Sonra uyuyakalır
Bir yanardağ gölgesinde
Örterim üstünü pervane niyetine
Temmuz ışığa hazırlanır
EYYYY ŞAİRLER TAPINAĞIM
Kanlı Sivasım
Mermerde yetişen çiçeklerim
Siyah tenli ateşim
ağır bedelim
memleketim
yoldaşım
soframın baş köşesinde konuk ettiğim
bu toprağın en eski sahibiyim
eli kanlı, başı dumanlı
asılan yakılan yıkılan vurulan
bir yanım aslan bir yanım yılan
Aysınız yüzümüzde ışıyan
Lekesiniz alnımızda kararan
Kundakçılar pervaneyi ateşe verir
Uyanmasın diye orman
Su yok Ses yok Söz yok
Direnç yok
Eğilip secdeye varana dek lekeli alnınız
Aracısız konuşur tanrıyla kurban
VE SEN SEYREDURAN!
İçinden çıkılmaz bir hal aldı insan
çürüdükçe zaman
Çıldırmış olmalıydı ateş çemberi
gitgide daralan
Binbir hali var insanın
kendine yabancılaşan
"Bütün gözlerden cinayet sızar"
İnsan değilken henüz insan
Hep başka yerlerde arıyorsun mucizeyi
Hep sendin oysa kahraman..
Eyyy! Seyreduran!
Ses yok!
Güneş henüz doğmamıştı daha..
Kayıt Tarihi : 21.3.2015 22:54:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Yıldız Münüklü](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/03/21/siyah-ates-iii.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!