Sitem; Tıpkı nefes almak gibi ihtiyaç duyduğumuz bir gıda, yaşadığımız ve taşıdığımız duyguların en vahşi ve doğal baharatı. Lezzet cümbüşünü bütünüyle uhdesinde barındıran, eksikliği gönül dimağında anında hissedilen bir iksir. Muhatabına ne kadar acı verirse versin, “mutfağında olanın” vazgeçilmez malzemesi. Pişen aşın tadı tuzu gibi “ifa edilen azap” için bundan daha mükemmel bir “sos” olamaz.
Sitem; Hayal boşluğunda ki hayali düşmanları imha edebilmek için “mağdur’un” kullanabildiği ve sahip olduğu tek silah! .. Duyguların tekamül sınırını belirleyen, yoz arazide “rahmetsiz kuruyan” nebatın içinde varlığını devam ettirebilme şansı bulan tek varlık! .. Saldırıya yetkisi bulunmasına rağmen, yine de bu hakkını sadece “savunma” amaçlı kullanan bedbaht! ..
Sitem; İfade edilememişi “izah” etme metodu.. Öfkeyi ve nefreti kendi içinde maden eriyiği gibi eritip potasında muhtelif kalıplara döken kudret. İsyanın ve dayanılmazlığın en yumuşak ve zararsız aktarımı, lakin yaşamak için son derece zaruri bir ihtiyaç! .. Velev ki; sadece “hak edene” sunulan bir malzeme olması hasebiyle alem’deki ender çeşnilerden biri! ..
Sitem; Sitemkar olanın hammaddesi, “sitemkar” sitemin tek sanatkarı! .. Sitem; hangi duyguların rahminde şekillenirse şekillensin, niha-i mana’da filizlenmiş bir acı ve bu tezahürün sonucudur. Bir “sükut-u hayalin veledi” ve nesebi! .. Uhdesinde “tebessüm” bile besleyememiş tamamen “arabesk” bir argüman. Bu sebepledir ki; “Kullanana haktır ve kullanan haklıdır(!) ”
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman