Gülşende faili meçhul bir cinayet haberi,
Kuşların kursağını delip geçen bir figanın sesi.
Durduk yere mi uçuştu hindibalar?
Yüreğimde bir çaresizlik gökdeleni yükseltti mimarlar,
Adını gitmekler ülkesi koydu henüz talan olan baharlar.
Koparılan her gül yüreğime gömüldü,
İçimde ölü güllerden bir gülistan büyüdü.
Sessizliğinle, durmak bilmeyen bir büyümekti bu.
İçine içine daralan yollar hadsizce sana döndü,
Yürü diyordu bana yollar, yürü!
Beni tüketene kadar yürü!
Sonra tüm kıvrımlarında hesapsız feryatlarımı sessizce övdü,
Karşı koyulmazlığa meydan okumanın bedelini ıssızlığınla ödetiyordu.
Hiç tükenmeyecek yolların acımasızlığı, bu kararlılık cellatlarda bile yoktu.
Sonra yürüdükçe güneş doğdu, geceyi batırdı
ve
Gökte gözlerinin değdiği yere bir yumak ayrılık bıraktı
Aşikar kıldı acılarımı, yaralarımı Nur topu gibi ortaya saçtı
Güneşin bu vazgeçmeyeceği inadı firavunlarda bile yoktu.
Yalnızım diyemem bütün heybem sesinle dolu,
Sancılandıkça bir kaçı koşuyor imdadıma.
Sensizim diyemem aklım gülüşünle dolu,
Düşüp kaldıkça dizlerimin üstüne tutup kaldırıyor ellerimden utangaç dudaklarının kıvrımı.
Soluksuzum diyemem yollar ne zaman sarsa boynumu urgan gibi
Nefes oluyor saçlarından güzergahıma düşmüş dağınık bir rüzgar
Gül kabristanı kanımla sulanır her ay doğumunda,
Pusula ibresi telaşlı ne yaparsa yapsın bir türlü bulamaz seni.
Tüm çıkmaz sokaklarda kargaşa mantığımı sıkıştırır,
Bende el yordamıyla aramaya kalkarım seni.
Kanatırım parmak uçlarımı silinmiş haritalarda,
Yığılıp kalacak bir avuç toprağım bile yoktur naçar kalmışlığımda.
Sönecek her yangına beni hapsetti gölgeler,
Yanmaklar benim ahlarımdan doğar bilmediler.
Ne namerde muhtaçlık yıldırdı uğrunda fedailiğimi,
Ne de aman vermeyen, gamlı gökten düşen Gül katilleri.
Ben Gitmekler ülkesinin mültecisiyken,
Artık sana doğru sefere çıkan isyancı özlemler ordusunun komutanı,
Bazen de bu ordunun zabdedilemeyen afili bir bıçkını!
Ben bazen Anka’nın son yangını,
Boynuna dolanan yelin duacısı,
Yüzüne bakan her gözün ferini çalanım!
Ben kuru, kupkuru çatlak bir boğaz,
Bazen türab içine gizlenen titreyen bir enkaz,
Düşen mitlerin ayak çelmecisi,
Sana şaha kalkmış bir çığlığın azmettiricisi,
Ben Hacer’in suyu bulma umudunun biçaresi,
Sa’yın seni usanmadan dileyen dilencisi,
Ben dört nala koşan küheylanın umut dolu heybesi…
Ben sana sen olmaya adanmış, fakat evrenin sana en uzak köşesine fırlatılmış sitanesi…
Kayıt Tarihi : 6.6.2022 10:27:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Almira Almira](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/06/06/sitane.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!