Günü geldiğinde ben susayım
sen konuş Münker ve Nekir’e,
neticede ömrümün dilisin.
Ve sana yemin ederim,
sığınmadım hiçbir yere göğsün gibi.
Bilirim tün güne kavuşur da
biz düne kavuşamayız.
Yine de özlüyorum sevgilim.
Hani Tanrı kokundan çiçekler koparıp
nefesime taç yapardı.
Pencereden izlerdik kara kışları,
gökyüzünde alyadua ama senin tebessümlerinde güneşler açardı.
Seni görünce gönlüm kurtulurdu
göğsümün kafesinden.
Tanrı’m,
esirge beni hatırlama yetimden.
Bin kere yemin ederim göğsümün kemikleri sızlıyor,
burnumun direği.
Acıyan yanımdan tutardın,
hani nerede ellerin.
Boynunun kuytusunda uyuyakalırdı dudaklarım.
Hatırla şita perisi,
ninniler söylerdi hani rüzgârın uğultusu.
Bazen öyle gürültülü severdik ki birbirimizi,
cennetten duyulurdu.
Melekler sağır değil sevgilim
biz artık dilsiziz.
Daha da acısı
er yada geç bir başkası öğrenecek lisanını,
buradan duyulacak.
Keşke burası sağır olsa.
Kayıt Tarihi : 20.12.2020 14:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!