Bugün gelinmiş olunan noktada Milli Burjuvazilerin kendi ülkelerinde vermiş oldukları muktedir olma savaşı, demokratik güçler tarafından desteklenmelidir. Ama öte yandan bilinmelidir ki gelinecek olan son noktada milli de olsa Burjuvazi iktidarı eline geçirdiği andan itibaren hayatiyetini sürdürebilmek için devrimci yanını ister istemez bir kenara bırakıp muktedir olmanın da vermiş olduğu güven içinde kendisine karşı çıkabilecek, rakip olabilecek bir başka alternatifi asla kabul etmeyecektir.
İktidarın sağladığı muktedir olma imtiyazı ona sahip olanın kendi isteğiyle bir başkasına devredemeyeceği kadar önemli bir kazanımdır. Bu sebepten zaman içinde uzlaşmaz bir davranış içine girip despotlaşması doğal bir süreç olarak ortaya çıkacaktır. Aksi bir durum eşyanın tabiatına ykırıdır. zaten söz konusu edilen şeyin tarihte pek çok örneği de mevcuttur.
Öte yandan günümüzde dünyanın neredeyse tamamında hâkimiyetini koruyan Kapitalizm'in bu vahşi ve sömürgen yanının törpülenebilmesinin elbette çareleri vardır. Ama insan fıtratının doğal bir parçası olan ve ilk insan Hz. Âdem’den günümüze değin varlığını ve etkisini insan zaafları üzerinden hiç ara vermeden sürdürmüş olan egonun işin içine girmesi sebebiyle bunun kusursuz bir biçimde formüle edilebilmesi çok da mümkünmüş gibi görünmemektedir.
Her şeye rağmen yine de Kapitalizm’in toplumlar üzerinde yapmış olduğu tahribatı hafifletmek ve onarmak için hiç bir şey yapılamaz da değildir. Dini ve sosyal yaklaşımlarla zaten bu eksik öteden beri giderilmeye çalışılmaktadır. Bundan sonra da söz konusu edilen bu tahribatın giderilebilmesi yolunda ortaya koyulmuş olunan seçenekler hiç şüphesiz yine ön planda olmaya devam edeceklerdir.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta