İnsanlık köleci sistemle haksız olma, adaletsiz olma, köle ve efendi olma virüsünü kapmıştı. İnsanlık hastalıklıydı. Bu bir hastalıktı. Kişi kazanmadan kâr yapmadan edemiyordu. Zorunlu üretim hareketi kazanma, kâr hareketine dönmüştü. İnsanlığınıkimi özel olan, parça bağıntılar üzerinde, sızıntı akışı olukla akıyordu. Sitem bir türlü tümleşik süreçlere dönüşemiyordu. Dönüşmemesi için kasıtlı olarak her tür engeller vardı. Sömürü ahlakını dile getiren her tür fikre “fikir özgürlüğü adı altında” saygı duyuluyordu! Yeter ki sömürüye çıksındı.
Kimse size insan olduğunuz için hak vermiyordu. İnsan doğmakla da, hak sahibi olunamazdı. Etrafınızı, size hak olukla ya da hak olmazla söylemek te, söylememek te; olası olmazıyla bir yansızlıktır. Yani nötr oluştur. Ama yüz binlerce yıllık olan etrafınızın artık bir sahibi olacaktı.
İçinde çevre olmanın ötesinde içinde üretim de olan “bir çevre alan içinde” yapılan ve yapılanıyla içine katıldığınız bir üretimden ötürü hakkınız ve iradeniz vardır. Bunu gözlerden saklayan sömürü sistemi, bu durumu hiç alaka olmayan rızk gibi El mülkü gibi süreçler üzerinde size yansıtmayı istemekle; sizi asıl konudan uzak tutmaktaydılar.
İnsan bir üretim hareketi içinde her zaman tükettiğinden biraz daha fazlasını üretir. Bu “sizin dışınızdaki nedenlerden ötürü böyledir”. Sizin dışınızda olanlar içinde; sosyal olan, özveri olan, bağ enerjisi olan üç taneyi belirteyim.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,