Sistem reostası tapusuzlara tapuyu gösterdi. Sistemin enfeksiyonları sömürüyü meşru etti. Üretim hareketi; kolektif olanla, zorunlu ve geri bağlanımlaydı. Tapu sahipliği; kolektif ligi tapu olukla ele geçirdi. El bir yanda kişilere maldan mülkten yoksunluğun öfkesini teskin ediyor; bunu takdir diyordu. Diğer yandan da yoksulluğa tapu gösteriyordu. Hâlbuki tapu iktisapla hayat, meşru değildi. Geri bağlanım yasası yoktu. Üretim hareketinin zorunlu nedeni değildi. Ve sürecin üretim yaptırır bir neden bağıntısı değildi. Tapu üretim hareketinin ilineğiydi. Sömürüye ve sömürtmeye yarıyordu.
Sizi köleliğe razı eden El mantıklı tapu mana anlayışı sistemin alt yapı sürecini inşa ediyordu. Tapu sahipliği hakkı üst sistemin mantığını da oluşmakla sizi kıskaca alıyordu. Bu nedenle köleci tapucu El sistemleri kolektif üretim gücü kullanıyorlardı. İşte bu noktada kolektif ligi yiten insan; yiten kolektif ligi ile özgürlüğünü de yitirdiğini fark etmişti.
Tapu sahipleri, hemcinslerine neler kaybettirdiklerini iyi biliyordular. Bu nedenle mal mülk sahipleri yoksulluğu nasıl tapusuz oluş ile izah ediyorsa; yoksulluğun da yitirilen özgürlüğünde şaibe sel dikkatini kendi üzerlerinde men etmek için yiten özgürlüğü de bulunan yoksul oluşu, insanın doğumuna bağlıyordular! Bu tür anlayışı ortaya koyan üst yapılı mantıklarıyla diyordular ki; “insanlar özgür doğarlar, özgür yaşarlar!” Ya da “insanlar özgür doğmalı ve özgür yaşamalılar” derler.
İnsan neye göre doğuyordular ki; neyin özgürüydüler? Zorunluluğun olduğu yerde özgürlük olmaz. Özgürlük zorunluluğun bilinci üzerinde oluşturulan kolektif üretimli kullanımla olasıdır. Zorunlu bağıntı içinde olmanın koşullarıyla belirlenen süreçte inorganikler de organikler de zorunlu olurla var oluyorlardı. Zorunlu var oluş ta; doğumların özgür doğup, özgür yaşamağa ilişki olduklarına hiçbir şekilde tarif edilemez.
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…