Kulakları sağır edercesine bir uğultu
Fırtına kopuyor dışarıda
Deniz dalgalarıyla şamarlıyor
Kıyı kayalarını
Uyku desen, yok
Tüm gece
Çıplak ayaklarla yürüyorum, sahilde
Fırtınaya inat
Neden bunu yapıyorum, bilmiyorum
Zaten, bunu sormuyorum kendime
Çadırlar uçmuş uzaklara
Şehrin elektriği de kesilmiş
Neyse ki tek canlı benim, sahilde
Aptala malum olurmuş ya
Sanırım biraz mevcut hücrelerimde
İşin ne be adam
Fırtınanın ortasında
Üfürmekle kesilmez ki rüzgâr
Duvarda olamazsın dalgalara
Neyse ki
Sağlam kütüklerden evim
Geceyi de seviyorum
Rengi atmış karanlığın
Beyaz köpüklere bulanmış sanki
Bir şişe gördüm
Sahil kumlarına savrulmuş midye kabukları arasında
İçinde bir rulo kâğıt
Mantar tıpası ihmal edilmemiş
Bu muydu; beni kendine çeken
Fırtınada yalın ayakla çıkmamı sağlayan
Yağmur yağsa bari
Başlasa, fırtına sonrası sessizlik
Uyuya kalmışım gürültüye rağmen
Fırtınanın dili susmuş
Güneş sırıtıp duruyor sahile
Belli ki tarih atlamış bir günlük
Şişe
Evet, böyle bir nesne vardı; dün gece
Neyse ki duruyor ahşap masamın altında
Sinmiş, korkak bir kedi gibi
Karavana zilleri çalıyor midemde
Açlık vurgun misali
Bastırmak elimde onu, merakımla
Ne de olsa bir şişem var
Bana ya gizli bir hikâye bahşedecek
Ya da sevimsiz bir oyun nakşedecek
Uzun bir hikâyeye dalıp gittim
Şişenin içine girdim sanki
Bir cin misali
Kaç istek hakkım var bilmiyorum, şişeden
Sadece yorgunluk kaldı; geceden
Yüz yirmi dört yıllık bir geçmişe haiz
Gizemli şişe
Anlatmak adına nereden başlasam işe
Bir katliam yaşanmış karşı kıyıda
Çok uzun bir yolculuğu olmuş şişenin
Okyanus kıyısı olduğunu düşünürsek, buranın
Şanslı bir adamım vesselam
Kaç kişiye nasip olur
Asırlık hikâye
İsmet Can
Kayıt Tarihi : 8.4.2022 02:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!