Yıllar oldu gitmek nasip olmadı sılaya
Yola koyuldum İstanbuldan Tirebolu'ya
Özgürdüm yerde aslan gökte şahin gibide
Yalnız gitmeye karar verdim kendi kendimle
İnsanların girip çıkması gibi beynine
Bedenim ile girmiştim otomobilime
Rastlanamaz insana beyninden başka yerlerde
Sebepse odur böyle bir örnek göstermeme
Sessiz değildim kendi sesim kendi türkümle
Çocuklar kadarda neşeliydim üstelikte
O sabah çok erken çıktımyola gün doğmadan
En sevdiğim sahile vardım güneş batmadan
Yapamam o gün hakkıda bir kaç söz etmeden
Görünenden yaşananlardan hissimden
Ağaçlarda çiçeklerde çiy taneleriydim
Güneş vurunca yedi rengin her birisiydim
Kuşların ötüşü kanat çırpıp uçuşuydum
Çiçeklerin inci tanesi pılantasıydım
Onlar ne kadar bendeyse bende onlardaydım
Onlar bende olmadan onlarda olamazdım
Kılarda kır kokusu dağlarda dağ bülbülü
Yaylaların kar beyezı çiçek örtülüğü
İliklerime işler güneşin sıcaklığı
Daha derinlerdeydi her canlının varlığı
Gördüm beraberce nefes alıp verdiğimi
Hissettim kalplerinin içimde attığını
Birbirinden güzeldi çiçeklerin kokusu
Çiçeklerde değilmi renklerin en iyisi
Değilmi kanatlı meleklerin sevgilisi
Dillendirmekteyim yaşayıp hissettiğimi
Bembeyaz karların parlayan yıldızlarıydık
Her birimiz aynı güneşin ışklarıydık
Daha önce parlamayan karanlıklarıydık
Karanlık baharların aydınlık baharıydık
O dünya görünen dünyanın derinlerinde
Gerçeğini görürsün ruhsal gözün olursa
Kokularını alısın burnunuz ruhsalsa
Anlayamasın bile gönül kapın kitliyse
O sırları öğrendim ben yüksek insanlardan
Ayrı bir sır anahtarı aldım her birinden
Aynımıdır denizin rengi ile göğünki
Aynımı gece ile gündüzün görüntüsü
Gök gürültüsü değilmi şimşeğin sesi
O değilmi gelen rahmetlerin habercisi
Şimşekler nerdedir yerini bilen söylermi
Olsa görürmüsünüz öyle yetiniz varmı
Gerçek cennet bu dünyadır haberi geldimi
Her yerin Rabbi aynıdır farkına kim vardı
Deneni anlar Rabbin iyi kulları olan
Doğru yoldan gidenlerdir bu ödülü alan
Aklın görevini aklına verip yaptıran
Hissin görevlerin ide hissine bırakan
Akılsızdır aklın görevini hissine bırakan
Kör değildir çaresizlikten kulakla gören
Aklını kullanmayandır gözleri görmeyen
Hiç demir varmıdır çalışmayıp ışıldayan
Sevdiğini görmek ister seven yerde gökte
Her şeyi bekler gördüm kaldırmış örtüyüde
Görenler yok bu gerçeği bizim dışımızda
Kötülüğün keyfini süren var aramızda
Yürüdüm bedenimle ruhumla arabamla
Bağzen bütündük,oldu yanlız kaldığımda
Mola isteği belirivermişti ruhumda
Memleketimin sahillerine vardığımda
Durdum Ünye'nin kumlu deniz kenarlarında
Güneşe baktım oda yaklaşmıştı ufuk'a
Yaşamayı düşlediğimde olurdu orda
Orda kavuşmuştum ona o duygularımla
Bir tek sivrisinek kısalttı uzun molamı
Uyku hariç gidermişti tüm ihtiyacımı
Yola çıktım tırmandım yüksek tepelerini
Zirvede açtım aracımın tüm kapılarını
Hissettim rüzgarların onu kovacağını
Uyuyamazdım bölüyordu uykularımı
Bulamadım onu kovmanın başka yolunu
Dileğim oldu anlatayım bir sonrasını
Işıl ışıl gece yıldızların aydınlığı
Büyüledi beni ayın dostca yakınlığı
Doğanın doğal müziği gece sessizliği
Dağ kokusu rüzgarların sessiz sesliliği
Tekrar yaşıyordum yaşadığım geceleri
Soluyordum unutmuş olduğum havaları
Nasıl anlatayım kollarımı açtığımı
Kapattığımda her şeyi yakaladığımı
Görüp yaşamayanlar sanır boş kaldığını
Bense sanmıyorum o denli hiç dolduğunu
İnsan ölümsüz olsa sonsuza dek yaşasa
Aynı yerde olur kendini geliştirmese
Söz ulaşmaz onlara onlarınkide bize
İhtiyaç duymazlar Tanrısal olan akla
Diğer canlılar nasıl edip nasıl yaşarsa
Aynı şeyleri yaparak yaşıyor onlarda
Sevgi saygı hakkaniyette var hayvanlarda
İyi iken oluyor kötü olduklarıda
Asıl gerçekler görünmez hisle duygyla
Ölülerde görürdü göz görse kulak duysa
Akşamdan sonra geldim gecenin sabahına
Baharda uyanan bilir Allahın dağında
Anlatılmaz bir sabahtı girdim yatağıma
Başkaydı sabah güneşinin sıcaklığıda
Sanki cennetteydim cehhennemden kurtulmuşta
Öyle bir huzur vardı bedenimde ruhumda
Günahlarımın tüm bedelini ödeyipte
Oradaymışım Allahın affını kazanmışta
O düşüncelerle uykuya daldım usulca
Uyandım dudaklarımı uçurtan olayla
Beden yaramı iyileştirirken merhemle
Ruhumun yaraları gitti daha derine
Uyandırıldım ince tıkırtılı bir sesle
Cennetten kovulan insanlar ne hissetmişse
Aynı şeyi hissettim duyup gördüklerimle
Sersemler gibiydim aklım da yoktu başımda
Hata yaptım sandım kovulacağım herhalde
Aradığım cennetimi bulduğum bir anda
Baktım sevgilim gelmiş duruyor baş ucumda
Konuşuyordu en yumşak sevecen sesle
Cennette bana gelmiş dedim kıyamet kopmuşta
Kısa sürdü bitsin istemezdim o anım da
Kendime geldim söylediklerini duydukca
Onu dinliyordum ölüler gibi susmuşta
Kelebekler kadar nazikti kısacık etekle
Onu andırıyordu giysisinin rengide
Çocuğum olsa o kadar olurdu yaşıda
Aynı yaştaymışız gibiydi davranışı da
Yanıma gelmiş beni normal insan bilipte
O yanlız bende yanlızdım dağların başında
Çocuktu güzelliği güneşten güzeldide
Ona göre denktim gördüğüm gözlerinde
Davranışlarında tamdı kendine güveni
İçimden dedim ki kirletmişler bu güneşi
Sordu nerden gelip nereye gidersin diye
Sorularına dost doğru yanıt verdim bende
Benide al senin olurum istediğinde
Duygularım dedi ölmeden geldik cennete
Akıl ile vicdan dur ağır ol dedi ona
İstek ve arzularım sustu gönülsüzce
O güzele yanıt verdim dilim döndüğünce
Sandığından değildim anladı dileyince
Anlattım onun benzerine vurlduğğumu
Kısa süreliğine onu o sandığımı
Gözlerimde ışığın ondan yandığını
Gördü halimi duydu sesimdeki acıyı
Anlattım ona hayır dememin zorluğunu
Teklifinin eşsiz bir mucize olduğunu
Ona hayır dememin ölümüm olduğunu
Bedenimden yarı bedenimin koptuğunu
Gördüm,tesadüf mü yarin benzerini
Gerçeği olsaydı esirgemezdim canımı
Akıl yönetir canlı cansız bütün şeyleri
Yüksek akıllardır devindiren alttakini
Kötü niyetliler düşünür etle kemiği
Onlar kirletir meleklerden yüce değeri
Her güzelin bir değil bin bir kusursuzluğu
Onu kirletenlerin zerre yok insanlığı
Okyanuslar temileyemez günahlarını
Var edilmeyecek yok edenler kendilerini
Nedir diye sorarsan fikrimin kanıtı
Dolaştım tüm dünyayı çok az gördüm insanı
Eğer Yaratan kötüleride yaratmış olsaydı
Bahar yerine ölümlerini yaratırdı
Erdem neredeyse biziz onu arayıp bulan
Duygu his gibi değildir GEN'le aktarılan
Yüce değerleri Tanrısal yetidir bulan
Yolu yokuştur yalçın kayadır engel olan
Daha yüce değerdir yüce değeri tartan
Kötülüğün yolu dümdüzdür pürüzsüz olan
Zorluk nedir bilmez Yaratana karşı çıkan
Nice erdemler var bulunmayıp saklı kalan
Yaratanın hiç yok, ne gizlisi ne saklısı
Ne nerdedir öğrenmek isteyiniz yeterki
Bilenler gidip mesken tutmuşlar uzayları
İyi şeylere hiç olmaz Tanrının engeli
Köyüme vardım kendimle konuşa konuşa
Geçmiş ile beklentimi yşaya yaşaya
Bana benden daha yakın,taşı toprağı
Onlarda buldu o her ne ise aradığı
Sanki diriliverdi memleketimin ruhu
Öyleydi beni kucaklarkenki sıcaklığı
Karşımda sis dağı heybetiyle duruyordu
Güneşle ay gibi bir ulvilik taşıyordu
Güneşle ay onun zirvesinden doğyordu
Gidip denizlerin ötesinde batıyordu
Üçüde bende bana ilahlaştırılmıştı
Ulaşılmazlıkları beynime kazınmıştı
Birine ulaşabilirdim yol görünmüştü
O yol görününce diğerleri silinmişti
Yola koyuldum sonsuz zevklerden ayrılarak
Maddi manevi bedenle kuş olup uçarak
Eski arkadaşlardan biriyle anlaşarak
Aynı duyguları paylaşıyoruz sanarak
Anlaşarak gitmeye karar vermiştik sise
Sis dediğimiz çok uzakta hem çok yüksekte
Soğuk suları ulaşırken kara denize
Deresi eşlik ediyordu giderken bize
O kadar güzel olamaz cennete giden yolda
Her şeyin en mükemmeli dünyada ne varsa
Her şey içimde ne duydumsa çocukluğumda
Ordan görünür kaf dağı o dağın ardıda
Ordadır her çeşit yiyecek peri kızıda
Gidiyordum gerçekle hayalin dünyasına
Türküyle kendimden geçerdim çocukluğumda
Sesim dedimse ondan iyi karganınkide
Bana yetipte artıyordu benimki ise
Manasını bilmediğim çıkıyor ortaya
Kendimce mana vermişim duyduklarıma
Şu türkü söyleniyormuş gittiğimiz yola
Ne dönümlü dönümlü iniş dibi yolları
Yarim boynuma dola o boncuklu kolları
Eski anılarım yeniden tazelendi
Yanlış bildiklerimin doğruları yazıldı
Arkadaşımda benimle aynı kanıdaydı
Yeni bir şey öğrenmiştim yeniden doğmayı
Dönümlü dediği yol yılan gibi kıvrılmış
Yaylaya varan dağların beline dolanmış
O yol gelene iniş çıkana yokuşmuş
Varılan vargı türkü inerken uydurulmuş
Her yerde aynı değil güneşin ışıkları
Öyle yerler var varlığı yokluğu şüpheli
Kızgın çöllerde nasılsa güneşin ışığı
Güneş gibi ap açıktı Tanrının varlığı
Anlattığım gerçeğin gölgesinin gölgesi
Her gören göz görmez bizim gördüklerimizi
İnsanda yok onları tam anlatacak yeti
Zamanla anlayacaksınız nedenlerini
Öyle dikkatli bakıyordumki etrafıma
Avcılar dahi öyle bakamazdı avına
Öyle güzellik olamaz cennet denen yerde
Olsa dahi o üstün gelemezdi dünyaya
Seslerimiz aynı idi börtü böcek ile
Yüzümüzün rengi birdi dağdaki çiçeklerle
Düğün havasına girilir gibi düğünde
Doğa ile bir olmuştuk birleşip özgürce
Dere boyu gidiyorduk vadinin dibinde
O denize biz gidiyorduk geldiği yere
Kuşların sesi karışır derenin sesine
Selam gönderiyordu dere geldiği yere
O haldir dünyada dünya ötesine geçiş
Rüya göstermez insana her yatış uyanış
Güneşte güneşi görmek şaşarım ne iş
Bir tek dünya'ya var her canlıdan ayrı bakış
Ağır ağır dağları tırmanmaya başladık
Öyle bir güzellik olmaz sanki rüyadaydık
Hem o günü hem geçmişimizi yaşıyorduk
Yol ikiye ayrılınca kuşkuya kapıldık
Bir ev görüp yavaşlayarak yaklaşıp durduk
Yolu sorup boş dolu biraz lafladık
Teşekkür edip ayrılırken eyvallah dedik
Umulmadık düşünülemez bir yanıt aldık
Beni sorarsanız falancıyık filancıyık
Sormadan dedi falancı oğularındanık
Küçükken namlarını çok duymuştuk cellat'lık
Yaptıklarında ne varki bilmem öğünmelik
Parayla insan öldürdüklerini hatırladık
O sözlerden sonra ondan tiksindik iğrendik
Ne kadar kötü ağır söz varsa sayıp döktük
Ayrılınca teşekkürü o sözlerle ettik
Yüksek yaratışlılar görür yüksek değerleri
Onların katındadır iyilerin anlamı
Ordan gelir karın temizliği parıltısı
Onların var öncesizliği sonrasızlığı
Akıldan yoksun olanlar görmez bunları
Öylelere olurmu Tanrı sorgu suvali
Sanılmasın sözümüzün boşuna söylendiği
Akılsız Yaratana nasıl versin cevabı
Akılsızlar mıdır Tanrının muhatabı
Akıllı imtihan edermi akılsızları
Çok geride bırakmıştık güneşli yerleri
Gidiyorduk Tanrı ülkesine gider gibi
Görünen güzellik uyandırıyor o hissi
Gördüklerimde'de gözlemledim aynı şeyi
Bulut üstümüze örttü beyaz örtüsünü
Dağlarda giyinmişti o beyaz gelinliği
Hazırlık var yaklaşıyor yaylanın düğünü
Orda yaşanıyor mucizeler mucizesi
Gördüm ruhumun beslendikçe beslendiğini
Unuttum çektiğim acıların acısını
Hissetim içimin temizlenip aklandığını
Anlayamadım kirin nereye gittiğiğni
Çiçekler kadar saf temizdir yayla insanı
Aralarında vardır kirli dolaşanları
Şahin gibidirler bilirler leşci kargaları
Onlara ap açıktır doğanın kanunları
Her tarafı sis kaplıyordu karanlık gibi
Söylemek doğrudur içine girdiğimizi
Yükseldikçe gördük göklerin ışıdığını
Sonrasında'da elmas gibi parladığını
Her şey ap açıktı olanca güzelliğiyle
Bulut kaynıyordu dağların yamaçlarında
Yükseliyordu bizimle yarışırcasına
Bizse yüzüyorduk çiçeklerin denizinde
Bedensel kötü duygulardan arındım ruhen
Hissedilir ışık aldım Tanrı ışığından
İliklerimi ısıtırken güneşten gelen
Ruhumu ısıtıyordu çiçeklerde olan
Neden sonra göründü işte zirvenin kendi
Süslemiş yaylaları yaylaların çiçeği
Yıldızların gökyüzünü süslediği gibi
Yer gök birleşmiş işte Yaratanın cenneti
Orda gördüm yarin gözlerindeki ışığı
Gördüğüm yerlere değmemiş insan ayağı
Yarin göğüslerine bıraksaydım bu başı
Dağları ağlatırdı mutluluğumun yaşı
Maddelerde görüyorum en güzel manayı
En iyisini gösterir en güzelinin nuru
Zirveden zirveye heyecanla dolaşıp durdum
Geriye dönecekken kalmaya karar verdim
Her an değişen manzarayla aklı yitirdim
Sis dağının sisinde ölüp ölüp dirildim
En sıcak plajlardan gittik karlı dağlara
Kanatlanıpta uçmuştuk sanki kuş olupta
Dört mevsim yaşanır mı yaşanıyor bir anda
En büyük mucizedir bilmem dahası varsa
Yüce yaratıcının sevgisi eşit bizlere
Nicesi o sise ulaşmış bizden önce
Bende avunup dururmuşum boşu boşuna
Ellere yıl yetmezken bir gün yetermi bize
Var oluşumun nedeni söylendi hissime
Tüm kötülüklerden arınmaktı ilk işimde
İyilik ve kötülükle gelmiştim dünyaya
Kötülükten arınan hak kazanır doğmaya
Bir çiçek seslendi gecenin karanlığında
Hava almak için dışarıya çıktığımda
O ses gelmişti ayağımı kaldırdığımda
Azacık konuşalım dedi yanıma oturda
Güçlüyüm sanılı hisle çıkmıştım dışarı
Benzer hisler yaşıyor insanları her biri
Hiç farkı yoktur aynıdır kralı kölesi
Sarayda bie yoktur barakamızın keyfi
Oturamadım ıp ıslak buz gibi zemine
Soğuktan dişlerim vururken bir birine
Şöle dedim eğilip dizlerimi kırıpta
Sözüne devam etti o beni susturupta
Benden üstün olamasın üstüme basmakla
Güçlüde olamasın ayağınla ezmekle
Yanıma uzan ister soyun ister giyinde
Sabah çıkalım senle güneşin huzuruna
Soğuk çoktan işlemişti ta iliklerime
Çok ürkütücüydü rüzgarın ıslıklarıda
Aşağı değildi gecenin karanlığıda
Başka güçlülük sandım kaçarken korkmayıda
İçime sokacaktım yanan kızgın sobayı
Göğsüme sararcasına açtım kollarımı
Uyuşmuştu parmaklarım çekilmişti kanı
O çiçek kadar yokmuş bedenimin gücü
Oralarda buldum yitirdiğim huzurumu
Yaylalarda kurulur lezzetin sofrası
Başka yerlerde alınmaz o sofranın tadı
İnsanların derdi oralarda ezemez insanı
Her canlı en güçlü olur doğal ortamında
Bu fark açıkca görünür kıyaslandığında
Evcil köpekle vahşi kurtlar kapıştığında
Kuşkuyla bakılmaz kurtun kazanacağına
Aynı gücü gördüm insanların bedeninde
Dağları taşları tırmanır keçi gibide
Düz yolda yürüyemiyor şehirlilerde
Aynı güçlükteydi akılları ruhlarıda
Kendini geliştirmiyor şehirlilerimiz
Çağ dışıdır eğitim ve öğretilerimiz
Gerçek diye öğretilmiş hikayelerimiz
Yaylalı kurt şehirli evcil köpeklerimiz
Eğitimsizler çok çok iyi eğitimlilerden
Doğayla iç içeler Yaratandır öğreten
Konuşuyorlar hiç bozulmamış saf akıllan
Hiç uzaklaşmadan erdemden ahlaklarından
On beş gündür güneş görmedik dediler sisten
Güneş görmek için göçen olmuş sıkıntıdan
Sisi hesaba katmamıştık bizde giderken
Düşünemedik yanıp kavrulurken güneşten
Uzakta değil iki saatlik mesafeden
Sis olacağını düşünemedik bu yüzden
Bütün güzellikleri görüyorduk gelirken
Bir yeri açıyor sis bir yeri kapatırken
Her yeri parça parça görüyordum o yüzden
Büyüleniyordum oraları seyrederken
İki aile tatile gelmiş Antalyadan
Erdemli insanlardı belliydi hallerinden
Ortak taraflarımız oldu bir kaç konudan
Geceydi lafladık biraz ordan biraz burdan
Beğendinizmi dedim yaylaya değinerek
Diğer yaylaları gördük dediler gezerek
Burayı göremedik dediler üzülerek
Kendime geldim sisten nasıl görür diyerek
Ön sezi gibi göründü gözüme gelecek
Her şey açıktı bir şey yoktu kuşkulanacak
İçime doğdu sabaha tüm sisler kalkacak
Düşüncemi söyledim hiç kuşku duymayarak
Bir an düşündüm benim için deli denecek
Belki tevazzu diye değerlendirilecek
Israr etmekte göründü doğru olmayacak
Karar verdim o anımı bendim sınayacak
Herkes çekip gitti kendine ait odaya
Sınanacak şeyi söyledim arkadaşıma
Ciddi sözlerimi o gayri ciddi bulunca
Haklılığımı göreceksin sabah olunca
Sabaha dek hiç uyku girmedi gözlerime
Bir değilki daha fazlaydı sebepleride
Ay'a varırsan ay nasıl olupta yiterse
Bastığın ayda bildiğine hiç benzemezse
Göklerde gördüğün ayda görünmez olursa
O konumda düşmüştüm öyle bir şaşkınlığa
Ay sizde nasılsa benzeriydi o dağ bende
Ay'ı görmek ister göremesin vardığında
Her vakit gördüğüm dağı göremedim orda
Akıl şaşırdı çözüm bulamadı o işe
Sabaha kadar dinledim rüzgarın sesini
Hiç bir şeye benzetemiyorum öfkesini
Bana sorarsan sanki yerin göğün hakimi
Korkunun olurmu diye sorarsan korkusu
O'nu korkutur o rüzgarların suskunluğu
Sonra gelir korkunun korku dolu çığlığı
Anlatılamaz kararlılığın cesareti
Hiç bir şeyin olamaz ona kalkacak eli
Bütün evreni kasıp kavuran o değilmi
Sesine ne demeli nerde merhameti
Her çiçeği sevip okşayanda o değilmi
Bir el'ki elinden yoktur daha yumşak elli
Bir dilki dilinden yoktur daha yumşak dilli
O sabah eliyle alıp getirdi güneşi
Çok çok ihtişamlıydı gelişinin töreni
Olanları izliyordum sanki mahşer yeri
Sabah dolaşmak istedim gün aydınlanırken
Gerçek mucizeyle karşılaştım hiç ummazken
Büyülendim hava aydınlanıp kararırken
Rüzgarları işitiyordum bağrıp çağrırken
Dumanları şimşek hızı ile savururken
Bağrıyordu onları vadilere gömerken
Benimse güneşi engelleyenlereydi öfkem
Nasıldı diye soranlara duygum düşüncem
Çok az şey anlatacağım çok şey diyeceğim
Mahşer günü dirildik sandım anlayacağın
İzin verin sevdiklerimi arayacağım
Her yerde hissediyordum Allahın gücünü
Emrime vermişti güneş denen ışığını
Göklerden bakıp tehlikeden koruyor beni
Benden ayırmıyordu üstümdeydi gözleri
Çıkmışım ininden çıkan ilk yarasa gibi
Aynı şeyi defalarca yaşadım inanki
İlk kez yaşıyordum bölesine mucizeyi
Duygu ve düşüncelerin içimde bin biri
Kırk bir idi saydım yaylaların sayısı
Karşımdaydı en güzeli karlı gevur dağı
Temmuzda erimemiş üzerindeydi karı
Benim için çıkartmıştı duvağı sisdağı
Yedi renkli gök kuşağından kapıları
Kimi yerde yağmur yağar kimi yerde dolu
Yüksekler sıcacık güneş ısıtıyor beni
Alçaklarada yağmur yağar çakar şimşeği
Kartallar alçakta uçar yüksekte yok yemi
Onlardan yüksekte gördüm ilk defa kendimi
Gök gürültüsünden şimşekten yok korkuları
Alçaklara saçmışlar yağmurlu bulutları
Bir zirveden diğerine eşsiz her manzara
Mucize üstü güzellik eşsizdeki mana
Aşağıda sıralı nice dağ yaylalarda
Kısacıktır zirveden zirveye olan yolda
Çimlerinde koşup durdum çıplak ayaklarla
O sabahın soğuk çiylerine basa basa
Kral olup istemem basmak ipek halıya
Saray dense sığınırım burda barakaya
Bin bir çeşit çiçek düz çimlerde bayırlarda
Kanatlı kanatsız böcek var bir okadarda
Aynı huzuru gördüm baktığım her canlıda
Yoktu bize tanınan hiç bir ayrıcalıkta
Kayıt Tarihi : 8.8.2012 01:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!