Sırtlanlar mı sırtlanacak yükleri
Dilim dil balığı gibi...
Saplantıların ortasında benliğim
Çalkantılar içinde çalıntılanan senliliğim
Sensizliğin civarında eriyen bir mum dibiyim
Zaten gölgeli varlığımda
Gölgelenmiş titrek bir alevin
Solmuş zeminiyim
Saplantıların ortasında benliğim
Aralanmış yine ayarsızın ayarı düşlerim
Direnmek için ne yapabilirim
Bulunduğum yerden geriye
Daha gerilere her an düşebilirim
Düşe kalka ancak bir nefes vakte ulaşabilirim
Cendereyi daraltarak
Gidişatın kaygısını daha ne kadar azaltabilir
Can acısını hissizleşmeyle silebilirim
Çıkış yolu kaçış yolu mu
Çıktılar arasında dolaşarak
Neyi biriktirebilirim
Birikmemişliğin tortusu birikimlerimi
Sorunlarımı çözmek için nasıl bireştiririm
Öyleyse inat etmek lazım bir şeyde
İnat etmek nedeniyle değil
Birikmek doldurmak için kabını
Görebilmek kuşbakışı yarını
Yön çizebilmek
Yönsüzlüğünde kapitalizmin
Devirmek cümleler gibi devirebildiğin kadar
Devrimden önce
Devrim ansızın gelir
Kalırsın orta bir yerde
Azmin, insanlık tarihi gibi derin ve engin olsun
Yüreğin bir kelebek gibi özgür
Ve gönlün bir çiçek gibi narin...
İncelmeye inceltilmeye
Biçmeye biçimlenmeye
Biçilmeye ihtiyacım var
Ustamı bulduğumu usta olduğumu sandığım yerde
Çıraklığı bile bulamıyorum
Yüreğimin sabırsızlığının sarsıntısının dindiği yerde
Dinginliğin huzurunu değil
Ölümünü yaşıyorum
Dinginlik ölüm değil ki
Öldükçe ölmeli dirilişin kaygısını
Soysuzlaşarak yaşıyorum
Ustam seni bir bilsen nasıl arıyorum
Pişeceğim ateşin közünü bulmuşum ama
Karayım derken kül edip dağıtıyorum
Bazen rüzgar çıkıyor
Kuvvetlenen ateşin dağılmışlığında
Yine de sönük bir alev olarak kalıyorum
Çıra gibi yanmak isterken ama sürekli
Çıra gibi parlayıp aniden diniyorum
Ateşe vermeyince gönlümü
İnce bir ateşle
İçin için yanıyorum
Bunu bir tek ben görünce
Yalnızlığın edebiyatını mı yapıyorum
Korkarım ki çekip gitmenin yolunu yapıyorum
Haklı olduğumu bilsem de
Alevi toparlayıp dirileceğim yerde
Sakin sakin külliyata mı yanıyorum
Pek sakin de olmuyor
Bir çok yanlışın içinde
Güya senden (ondan) kaçıyorum
Sende bir çok şeyi
Aşkı mücadelemi
Hayat dolu çocuksu benliğimi simgeleştirip
Sadece bunu yapıyorum
Acaba İstanbul’a göre nerede kalıyorum
Hep geçmişin kaybedilmiş yaratımlarını arıyorum
Yeni yaratımların sancısında
Kaygımın kurbanı çıraklığın dar görüşünü mü taşıyorum
Usta! Nerdesin!
Bir dirhem umuda kalsam da
Merak etme beni biçimlersin
Yazdıklarım kül gibi savrulsa da
Savruntuyu sarmalamanın sancısı var içimde
Ve seni ne kadar hissedersem yüreğimde
Var-sınlığın ve yoksunluğun yolunu bulacağım önümde
Yoksunluk bir çok şeyi tahrip etti
Bilincim ölümde
Var-sınlığın ateşinde kaybolsun
Kaybolacaksa bu ömür!
1999 - İstanbul
Selim BayrakKayıt Tarihi : 28.12.2006 19:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!