Sırtlanbayırı zirve tırmanışı (gezi yazısı)

İlhan Biçer
58

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sırtlanbayırı zirve tırmanışı (gezi yazısı)

BİR BAŞKA ZİRVEDEN

SIRTLAN BAYIRI ZİRVESİ…

İzmir Dokuz Eylül Dağcılık ve Doğa Sporları (DEDAK) ’ ın 15 KASIM 2009 Pazar günü düzenlemiş olduğu; Ödemiş-Zeytinlik-Sırtlanbayırı- Gölcük Zirve tırmanışı ve doğa yürüyüşü için Zeytinlik kasabasında buluştuk. Buradaki kahvehanenin bahçesinde kahvaltılarımızı yaptıktan sonra A,B ve C gruplarına ayrıldık. Ben zirve yapacağım için C grubunu tercih ettim her zaman olduğu gibi. C grubunu Salim arkadaşımız rehberlik yapıyordu. Toplam katılımcı 125 kişiydi. C grubunda zirve yapacak olanların sayısı 15 kişiydi. Zirve yapacak olan arkadaşlarla kısa bir tanışmanın ardından saat 11.10 da yürüyüşe başladık. Sonbaharın son ayında bahardan kalma bir hava vardı. Gökyüzünde hiç bulut yoktu. Pırıl pırıl bir güneş ve masmavi bir gökyüzü vardı. Biraz yürümeye başladığımızda terlemekte olduğumu hissettim. Üzerimdeki uzun kollu giysimi çıkarıp kısa kollu giysiyi giyerek yürüyüşe öyle devam ettim. Yürüyüş yaparken on beş dakikada bir su içmeyi ihmal etmiyordum. Etrafımızdaki zeytin ağaçlarındaki zeytinler yeşilden siyaha dönüşmeye başlamıştı. Çınar ağaçlarının yaprakları yeşilden sarıya doğru renk alması harikaydı. Sonbahar bütün güzelliklerini sergiliyordu adeta. Sonbaharın manzarası görülmeye değerdi. Adeta yağlı boya tabloya andıran manzaralar vardı. Yaklaşık bir saatlik bir yürüyüşün ardından Çoban Salih amcanın evinin yanından geçiyorduk. Salih amca bizi tanıyordu. Bizleri böyle kalabalık görünce meraklı gözlerle süzdükten sonra, gülümseyerek:
— Hoş geldiniz. Maşallah bugün pek kalabalıksınız.
Rehber arkadaşımızda:
— Evet, Salih amca bugün kalabalığız. Arkadaşlar taaa İzmir’ den buralara geldiler. Bu temiz havada, bu güzel manzaralar eşliğinde, yürümek için.
Salih amcanın pek kafası almamıştı. Aklından kim bilir neler geçiriyordu?
Gülerek:
— Eyi o zaman yürüyün bakim.
Deyip arkamızdan bizim yürümemizi seyretti. Biraz yürüdükten sonra otlayan koyun ve keçilerin arasından geçiyorduk. Koyun ve keçiler bizleri görünce ot yemeğe bırakıp bizleri seyrediyorlardı. Onların fotoğrafını çekmeye çalışıyordum. Kimileri bizlerden ürküp sağa sola kaçışıyordu.

Patikalardan geçerken bazı yerlerdeki patikaları çalılar kaplamıştı. Ellerimle çalıları kırıyor arkamdan gelenleri yol açıyordum. Çitlembik ağaçlarının kuruyan yaprakları al bir renge dönüşmüş muhteşem bir görüntüsü vardı. Üzerinde hala çitlembikleri vardı. Ellerimle toplayıp arkadaşlara dağıtıyorum. Birkaç tanede kendim atıştırıyorum. Harika bir tadı ve mis gibi kokusu vardı. Yerken ağzımızdan çıtır çıtır sesler geliyordu. Yürüyüşe böyle devam edip gidiyorduk. Yaz aylarında kuruyan şelaleler ve dereler yavaş yavaş akmaya başlamıştı. Burnumuza kekik kokuları geliyordu. Etrafımızda cıvıl cıvıl öten kuşlar vardı. Kuş sesleri ve bu güzel manzaralar eşliğinde yürürken hiç yorgunluk hissetmiyorduk.

Yaklaşık iki saatlik bir yürüyüşün ardından kulağımıza hoş bir şarkı gelmeye başladı. Yürüyüşe katılan arkadaşlardan birisi şarkı söyleyerek bu eşsiz manzarada adeta Türk Sanat Müziği konseri veriyordu. Yürüyerek şarkı söylemesi iyi bir kondisyonu olduğunu gösteriyordu. Arkadaşımızı tebrik edip, kendisinden zirvede şarkı sözü aldık. Büyük bir hayranlıkla dinlediğimiz bu arkadaşımızın İzmir Kültür ve Turizm Bakanlığında Türk Sanat Müziği devlet sanatçısı Zeliha TUNCA olduğunu öğrendik. Aramızda böyle bir sanatçının olması bizi sevindirmişti.

Gölcük Subatan yoluna geldiğimizde kısa bir mola verdik. Buradan Ödemiş’e baktığımızda Ödemiş’in üzerinde sisli bir hava vardı. Tam net olarak görünmüyordu. Meyve ve kuru yemişlerimizi atıştırdıktan sonra tekrar yürüyüşe devam ettik. Zirveye az bir mesafe kalmıştı. Çam ormanının içinden geçerken etrafımızda bir sürü değişik mantar gördük. Kimisinin rengi kırmızı, kimisi beyazdı. Yaban armutları yeni yeni olgunlaşmaya başlamıştı. İyice olgunlarından toplayıp yedik. Biraz dinlendikten sonra tekrar yürüyüşe devam ettik. Zirveye yaklaşırken gökyüzünde bir şahin döne döne süzülerek uçuyordu.

Yaklaşık üç saatlik bir yürüyüşün ardından zirveye (Rakım: 1340 m.) ulaştık. Zirveye vardığımızda terlemiştik. Terli olan giysilerimizi burada değiştirdik. Biraz dinlendikten sonra kendinden şarkı sözü aldığımız arkadaşımız bizlere mini bir Türk Sanat Müziği Konseri verdi. Bu harika konser bittiğinde alkıştan dağlar taşlar inledi. Bundan böyle yapılacak olan tüm doğa yürüyüşü etkinliklerine katılmasını kendilerinden rica ettik.

Zirvede etrafı seyrettikten sonra tekrar inişe başladık. Aşağılara indikçe Gölcük gölünün harika bir görüntüsü vardı. Gölün koyu yeşil bir rengi vardı. Gölün üzerindeki dalgalar kıvrım kıvrım uzayıp gidiyordu. Bu eşsiz manzarayı seyrederken hafif esen rüzgâr burnumuza mis gibi çam kokusu getiriyordu. Bol ve temiz oksijeni ciğerlerimize çekiyorduk. Böyle yürümeye devam ederken, yazın yanan ormanlık alana gelmiştik. Yanan o çam ağaçlarının simsiyah olmuş gövdeleri ve dalları adeta kömürleşmişti. Üzülerek seyrettiğim bu yürek sızlatan manzarayı. Birkaç köylü yanan ağaçlardan arda kalan odunları topluyordu. Yanlarına yaklaşarak:

_ Kolay gelsin teyzem.
Dedim.
Teyze ellerindeki odunları çuvala koyarak:

_ Sağ ol evladım. Yürüyüş mü yapıyorsunuz?

_ Evet, teyzem yürüyüş yapıyoruz.

— Ne güzel böyle temiz havada yürümek.

_ Bizde kışlık yakacak odun topluyoruz evladım. Yazık oldu bu güzelim ormana.

_ Evet, teyzem çok yazık olmuş. Maalesef güzelim ormanlarımız yanıyor, ciğerlerimiz parçalanıyor.

_ Bir ağaç kaç yılda yetişir bilir misin evladım? Bu ağaçlar taaaa Atatürk zamanında dikilmiş buralara. Bak hele şu göle! ...ne kadar da güzel ama hüzünlü. Görüyor musun?

_Evet teyzem görüyorum. Dedikten sonra göle doğru dikkatlice baktım. Sanki Göl evlatlarını kaybetmiş gibi sessizce yas tutuyordu.

Daha fazla oyalanmadan ayrılmak üzere;

— teyzem size kolay gelsin.

_ Saolun varolun evladım. Sizede iyi yürüyüşler.

Dedikten sonra ellerindeki bir yanı kömürleşmiş odunları çuvallara dolduruyordu.
Bizde yürüyüşümüze devam ettik. Göle doğru yaklaştığımızda bahçelerdeki ağaçlarda birkaç tane elma kalmıştı. Elma ağaçlarının dibinde ise bir sürü dökülmüş elmalar vardı. Kimisi çürümüştü. İçlerinde sağlam elmalarda vardı. Sağlam elmalardan birer ikişer aldık. Afiyetle yerken göle doğru yaklaşmıştık. Sokaklar sakindi. Kimsecikler yoktu. Sadece kediler, köpekler dolaşıyordu. Gölcük girişindeki kahvehaneye girip orada bir şeyler atıştırıp çay içtik.

Burada yirmi dakika kaldıktan sonra geriye dönmek için hareket ettik. Geriye ayrı yoldan dönüyorduk. Belirli bir süre sonra tekrar geldiğimiz patikaya girmiştik. Bu güzel günde zirve yapıp keyifli bir gün geçirmenin verdiği mutlulukla inerken çok rahat iniyorduk. Yaklaşık iki saatte zeytinlik beldesine varmıştık. Aynı kahvehanede buluşarak birer çay daha içtik. İzmir Kültür ve Turizm Bakanlığında Türk Sanat Müziği devlet sanatçısı Zeliha TUNCA çok acıkmış olmalı ki, yarım ekmek arası köy peynirini afiyetle götürüyordu. Bende bunu hemen objektifimle anında yakaladım.
_Afiyet olsun Zeliha Hanım dedikten sonra…
Zeliha hanım ekmeği iki eliyle sıkı sıskı tutup bir yandan da aç kurtlar gibi kocaman bir lokma koparırken:
_sağ olun buyurun arkadaşlar.
Deyip yemeğe devam etti.

Daha sonra İzmir Dokuz Eylül Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü (DEDAK) Başkanımız Selçuk ERGÜR:
_ Arkadaşlar toplanalım. Dedi.
Başkanımızın etrafında toplandıktan sonra.
_Arkadaşlar bu pazar güzel bir doğa yürüyüşü oldu. Bu etkinliğe katılan tüm arkadaşlara ve rehberlik yapan Ödemişli rehberlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Dedi.

Ödemişli Dağcılardan rehberimiz değerli hocamız Mümtaz SAYGI’da:
_ Bende Sayın Başkanımıza ve bu etkinliğe katılan tüm doğasever arkadaşlara ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Umarım doğada güzel bir Pazar günü geçirmişsinizdir. Bundan sonrada böyle etkinliklerimiz devam edecektir. Yapacak olduğumuz doğa yürüyüşlerine tüm doğaseverler katılabilirler.

Dedikten sonra doğa yürüyüşü etkinliğine katılan tüm arkadaşlarla birlikte fotoğraf çekildik.

Bir başka doğa yürüyüşünde buluşmak üzere vedalaşıp ayrıldık.

İlhan BİÇER

İlhan Biçer
Kayıt Tarihi : 23.11.2009 14:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    ne güzel doğa ile iç,içe. keşke o güzelliklerin lıymetini bilsek. her yaz nedendir bir yangın felaketi çalıyor onları bizden. suçlu kim? yüreğinize sağlık.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

İlhan Biçer