.
.
.
.
bir kelebek kurduydu ya da kurtçuktan kelebek
söylesene usta! ne fark edecek
siyah perçemini yolmuş ana kadar yaralıydı sesi
oysa dişi çürük karanlıkları bile
incitmemişti yanan nefesi
esmer bir gözyaşı kalesiydi
duvarı sağlam bir acı!
yalancı yağmurlara kurban edilen mevsimleri gibi
hayatı koparırdı kökünden
gözleri ki çivili bebek suresi!
içi boşaltılmış takvimlerin eylülüydü
kahkahası bol bir öyküden çıkıp giderken bile
hiç benzi sararmazdı
aşkın sonsuz hikayesine binlerce sen yazan
narin ellerinden dökülürken karanfiller
inadına çoğalırdı
inadına yığılmazdı arkasına
durağan bir kavganın
kalp atışları kadar koyu kıvamda
ve incinerek öpülen özgürlüğün yalanda olsa savrulması kadar
terkedilmiş ruhların cirit attığı şehrin kekre tadında
sırtına imzasını çaktığı ölüme meyden okurken
dilinin kemerine bağlayarak ipinin ucunu
sessizce sorardı
-hükmü kaldı mı kainatın usta?
dünyayı silkelerken çatlamış dudakları
bu şiir izninizle bir süre ağlamalı
.
.
.
.
Kayıt Tarihi : 20.10.2008 12:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!