Her gün kurulan bu kevnü mekân…
Her an dağılan ve ölüme tutuşan bu âlem…
Itri’nin sedasıyla tekrar sevgiyle hayat bulur …
Ah, bir görsen bu raksın güzelliğini!
Derin bir fısıltıdır bu kulakların duymadığı…
Musikinin sazlarından işitemezsin bu besteyi…
Gözlerin baktığında göremezsin bu muhteşem seyri…
Sadece bir an sıyrılırsın her halden…
İşte o vakit hissedersin muazzam sırrın hakikâtini…
Bir derinliktir bu…
Zifirinin kalbine çakılan bir kibrit çöpüdür şems olan…
Ya da hayalin âmâkına inen bir dalgıçtır elini uzatan…
Denizler sırrını seninle paylaşır balık lisanıyla…
Tüm tabiat seninle dertleşir Süleyman avazıyla…
Yûnus olur satırlar, sevgiden, âşktan sel olur…
Tutar sırların saklandığı sandığın kulpunu…
Koyar tam göğsünün üstüne…
Sonra açar sandığın kapağını…
Ve tümden gelen ruhun bu hazineden âşkı kanarak içer…
Hey topraktan gelip toprağa gidecek olan emanetin sahibi…
Dertleşir tüm ârifler seninle…
Duyar mı, görür mü, akleder mi cismin?
Bir kısa konuğuz bu âlemde, ve misafir olduğun bu bedende…
Bilir misin, semâh döner Cemâl-Celâl olan senden içeride…
Her gün kurulan bu kevnü mekân, âşkın, sevginin; istersen senin emrinde…
Kayıt Tarihi : 8.10.2024 00:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!