“-köylünün tecarata ne aklı ereer,
ne de parası yeter
emme! kim ne derse desin
köylü eyi amelelik eder
bize deycekler ki “-oğlum şoo daşı ğetir”
kucaklayıp götürcez
“-bre ğidi harç (y) etişdir”
omuzlayıp seğidecez
tabi zenatın olusa başga
onunda hakkından da
gelemeyiz bu yaşda
görmeyon mu bi
esgercilik de bile
kimi garsun, kimi berber
kimi yazıcı, kimi şöfer,
sen-ben bitli piyade
düt dedi mi yat, düüürt dedi mi sürün
iştimada bekle bütün gün
zanahat dedim de
zanahat dediğin sen olmasanda
çarkı döndürecek
taha doğrusu çark kendi kendine dönecek
döndükçe zırnık da olsa
senin çuvala üğünecek
beş harcacan emme,
onbeş geri getirecek
çark döndükçene
kıynak da olsa,
kıymık da olsa
senin çuvala girecek
kolay iş olsa kendi yapar şehirli
durduk yerde;
sana neye cereme çeksin ki
Aşşa Melleli Sırlı'ynan
i(n) şatlarda çalışan bi
Mal Amat varımış
beş ğüncez ameleliğ yapmış
alt(ı) ay alçıda yatıvımış”
“-o nassı olmuş len”
“-dinne hinci”
amad
“-o(ğ) lum demiş,
buna mütahit
yarın bi tek sen gel de
üçüncü kattaki çamır kireçleri endirive
sana bi yömüye daha veren
bizim ırafık '-pekey' demiş
'-gelen'
devrisi ğün getmiş.
etrafı düzeltmiş,
sağı solu toparlamış
üçüncü ğatda birez kireç
on-beş yirmi ğadak da
tu(ğ) la galmışımış
amat efendi aşşa enmiş,
sicimi üçüncü gata getirmiş
makaradan geçirmiş
tekrarından aşşa enip,
ipin ucunu bi direğe
yokarı çıkıp
öteki ucunu da
demir tezgeneye
bi ğözel ba(ğ) lamış
ne ğadar çamır kireç varısa
tezgeneye bi ğözel yığmış,
iş galmış tezgeneyi aşşaya
döküp-saşmadan endirmeye
aşşaya enip,
yavaş-yavaş endireyin deye
bi eliynen ipin ucunu
belinden gasmış
öteki eliynen de bağı
direkden salıvımış
'-ha ha hop' demeye-gomaya galmadan
kendini havanın gatında buluvumuş,
tabi buğarada ikinci ğatta
yüklü tezgeneynen garşılaşmış
bunun gafa tezgenenin altına bi gedik açmış
tezgene de bunu gafaya bi tünsek
bırakmış
can havliynen yokarıya vardığı bille
gafayı tavandan gorumuş
emme! ….
elleri makaraya sıkışmış
yalınız o yokarıda hala
elini goyvuramaya dursun
zaten nereye goyvuruyo
goyuvusa on-onbeş metreden
yere çakılacağımış
bu defa aşşada o fızınan yere inen
tezgenenin altı çıkmış,
kireçler sağa-sola çimke çimke savrılmış,
tuğlalar ona ğöre
her bi yana dağılmışlar
dur gari içi boşalan tezgene
yükten yeynelince
yahut da altı çıkınca barabar
bu defa tezgenenin iskeleti
fırlamış yokarıya
bizim amat aşşaya doğru
gurşun fızıynan inip geli
gene garşılaşmışlar yarı yolda,
zahar höyle yumbarlak bişiy miydi
yarım gaz varili ğibi
Amat ayaklarından,
tezgenenin içine girmemiş mi
tabii tezgene bunu
depesinin üstüne dikmiş
garağucak güleşi dutmuş
pelvannar ğibi
atıp savırmış, küteleyvimiş gibi,
buğarada Amadın bacakları gırılmış
can havliynen goyvumayı akıl etmiş
balıklamasına denize dalmış gibi
tepesinin üstüne zemine çakılmış
bi de baksa kı;
ipin bi ucu boşta galdığından
bu defa tezgene
üstüne gelip batı,
anca kollarıynan yüzünü goruyabilmiş
haralda bilekleri de o zaman gırılmış
da de(ye) cen arkadaş
bu amat birez mal
birez de gazımış
Allah günah yazmasın
böyle işe filen gülünmez
gazaya gülmek caiz değil emme
Sırlı anladıvısın bi de,
sen gel de gülme
valla yerlere yatdık.'
neyise biz şeere dönelim
odun-kömür, kış hazırlığı
çoluk-çocuğun nafakası,
mutfak harçlığı,
olmadı zamlı tarifeden tüp
aletdirik-su”
“-kör beygirin hamıda yüklendiği gibi
yükleniyoz hayata
bir cehennem azabı,
her daim annacında
insanmıyız,
gonşumuyuz
vatandaşmıyız,
gulmuyuz
sanırım biz Cennet’den koğulmuşuz”
“-bazan ben de düşünüyon
aklıma iyi şeyler gelmeyo
garibenneri görüyon
annı sejdeden,
seccadeden gakmaz
maazallah ölse filen deyon
kimsenin kılı gıpramaz
cenazesine gatılan olmaz
salından dutuvumaya
dört mükellef i(n) san bulunmaz
haftası geçer,
duyan olmaz
işleri yolunda olanlara bakıp
hayrete düşüyon
adama bakıyon
Allah ırızası uçun
kimseye bi damla su vermez
caminin yakın semtinden geşmez
beynamaz mı?
beynamaz
apdas almaz,
namaz gılmaz
yüzünde memanat yokdur
nursuz mu nursuzdur
hiçbir Allhın gulunun
elinden dutmaz,
ne bi zeket, ne bi fitire
hiç bi Alla(hı) n guluna da
“hırlı soluk” solumaz
elifi görse deynek sanır
“bunun cenazesi mi gılınır len!
valla-billa gılınmaz
ortada galır”
deye hükmediyon kendimce
ana!
bi bakıyon cenazelerinde
ümmet-i Muhammed orda
inne atsan yere düşmez
tö(v) be estağfirullah töbe deyon
“hekmetinden soval olunmaz”
vardır bi bildiği, gelir hakkından
neler düşünüyoz
denizde zerre gadar aklımızına(n) ”
“-dedim ya! bek eyi şeyler gelmeyo aklıma
dediğim gibi
bazı şeyler göreseğimize uymayo
bazı şeylere aklım ermeyo
bazı şeyleride hafsalam almayo
ya da Allah arada bi bizi unutuyo”
eza, cefa, soğuk-sıcak cehennemi
çileli bir yaşamdır köydeki
ama güleç, hesapsız, sevimli
insanlarını bir yana koyarsak hani;
cennetten tart edilmişiz sanki!
“-tö(v) be estağfirullah töbe”
İbrahim ÇelikliKayıt Tarihi : 18.1.2007 19:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sırlı nam komşu köy (Aşağı Tırtar) lü mukallit, uzun boylu esmer abimiz, anlattığı hikayelerin kahramanıdır aslında, bu hikayenin bir kısmı senaryo ise de başından geçmiş olduğunu da kaniyim Amad (Deli Amat ve ya Bozayağın Ahmet) da kuvvetle muhtemel kendisidir. Saygılarımla İbrahim Çelikli

TÜM YORUMLAR (1)