Sırlarımızla Ölmek / Necdet Arslan
D e n e m e )
'' Şiir yazıyorum ilaç yazar gibi
Uzayıp kısalan günlere, senin barbarlığına
Her ayrılığa bir son her kedere bir nar lekesi
Böylece eskimez bir aşk bırakıyorum avuçlarına ''
ilkin vurgulayayım ; benim değil yukarıdaki dizeler.
fırsat buldukça sözcükleri yan yana getiriyorum yıllardır. niçin yazdığımı bilmeden metinler çıkarıyorum ortaya. genellikle şiiri yeğliyorum. şiir midir, şiir değil midir bu metinler mutlaka tartışılıyordur ; haberim yok bu olası tartışmalardan. hoş ; bir metne ‘ işte şiir, bu ! ’ diyenler çok az. kendilerini o alanda otorite görenleri tanıyoruz, biliyoruz, duyuyoruz.
onlara karşın bir şeyler karalıyorum. yazdıklarımın iyisiyle kötüsüyle benim olduğunu ,beni bağladığını biliyorum ve rahatlıyorum.
bu kulvardan çıkabilmek biraz zor ; neyse, konu bu değil.
yazma yolculuğumun bir noktasında kendime ‘ben bu şiirimi ya da yazınsalımı okumaya hazır mıyım?,diye sorduğum oluyor. net bir yanıt vermekte bocalıyorum. kafamda evirip çevirme süreci devam ederken bir de bakmışım ki yazdıklarım benim elimden çıkıp okura ulaşmış bile!
bu çelişkinin temelinde ne vardır,bilmiyorum. istem denilen olguyla ,yetersiz olma kaygısı hesaplaşmaya girdikleri sırada oluyor tüm bunlar. bu yaman ikilemin dengede tutulması sanıldığı değin kolay olmadığını söylemek istiyorum.
sahi,yazmaya koyulma ya da yazmadan geri çekilme istencimin hesabını birilerine vermek zorunda mıyım? böyle bir kuşku var içimde bu akşam…
insan olarak nasıl ki yaşamın iplerini elimize almak gibi bir sorumluluğumuz varsa kalemimizi de elimizde tutmak gibi bir sorumluluğumuz var.
hiçbir şey yapmamaktan, hiçbir şey söylememekten daha iyidir bir şeyler yazmak; yazdıklarımızı paylaşmak.
dürüstçe söylemem gerekirse okurlarımı inciteceğini hiç sanmadığım kendi gerçekliklerimi gizli gizli baskılayarak susmak ve ‘etkisiz ‘görünmek bana göre değil.
‘ben canımı yakan her şeye şiir püskürtüyorum’ diyen Süleyman ÇOBANOĞLU’na hak veriyorum.
ben bu metni okumaya hazır mıyım sorusunun yanıtını aramaya yeltenmeden yan yana dizebilseydim birkaç sözcüğü kendimce bir şiiri daha sahiplenecektim. olmadı ; 4 Temmuz 2024 günü göklerden ateş püskürdü durdu yaşadığım şehre,39 dereceyi gördüm 13.00 sularında. akşama doğru Eda Fırat’ın 2023 yılında Dergâh Yayınları’ndan çıkan Ses Efekti adlı kitabını okumaya koyuldum.
bir köşeye çekilip eylemsiz kalmak yerine başka kalemlerin seslerine kulak vermek beni dinlendiriyor.kendi dışımdaki bir sesi tanımaya koyuluyorum böylelikle. başkalarının püskürttüğü dizelerde yoğunlaşıyorum. örneğin :
‘’ Bir ses alıp götürüyor bir başka sese
odamı ve beni ayakta tutuyor
karışarak buldozerlere ,uçak seslerine…’’
diyor Eda Fırat. şiirin başka bir deyişle nefes alıp verme olgusu olduğuna şu iki dizede nasıl da vurgu yapıyor Şair.
yarın da buralar temmuz ateşinden payına düşeni alacak.yine 39-40 derece sıcağa teslim olacağım.Eda Fırat’ın aşağıdaki dizelerde haklı olup olmadığını düşüneceğim :
‘’Böyleyken kımıldamıyor dalda yaprak hatta
Üzgünlüğüm dilime düşüyor kiraz kuşlarının
Şöyle diyor gözleriyle bir çığırtkan
Sırlarınla öl yine de kimsede kalmasın aklın…’’
insanın sırlarıyla ölmesi ve usunun herhangi birinde takılı kalmaması anlaşılır gibi değil.
daldaki yaprağın kımıldamadığı bir geceden selamlar sevgili okurlarım…
Kayıt Tarihi : 10.7.2024 19:04:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!