İslâm ülkelerinde, kadının toplum içindeki konumunu hadisler ve hadis hükümlerini farklı içtihatlara dönüştüren mezhepler belirliyor. Kadın, hadislerde; aklı ve dini yarım, Âdem’in cennetten kovulmasına neden olan, şehvetinin kölesi, okutulmaması ve eğitim verilmemesi gereken, erkeği yoldan çıkarmak amacıyla güzelliğini kullanan bir şeytan olarak tasvir ediliyor. Bu tasvir, İslâm ülkelerinin kadına bakışını belirleyen, toplumun bilinçaltına nakşedilmiş bir tasvir. Bu yüzden kadın, 1350 yıldır erkek egemen toplumun kölesi olarak yaşıyor. Sosyal hayatın içine giremiyor, eğitim alamıyor, dışarı çıkamıyor ve hatta uydurulan hükümlerle regl olduğunda günlerce namaz kılması, Kur’an okuması engelleniyor. Kâbusa dönüştürülmüş bir hayat.
Gelenekçi erkekler, hayatın her alanının dışına itilen kadınla, cinsel ihtiyaçları zina yapmadan karşılayabilecekleri bir hizmetçi rolü vererek evleniyorlar. Evi temizler ve çocuklara da bakar… Kadın, 1350 yıldır kendisine verilen bu rolü kabul etmek zorundaydı, çünkü çalışması ve ekonomik özgürlüğünü eline alması yasaktı. Boşansa, boşanmak istese, hayatı, devletin güvencesi altında değildi. Ayrıca, Kur’an’da olmayan bir hükümle boşanma hakkından da yoksun bırakıldı. Kadın, erkek egemen toplumun kendine verdiği cinsel ihtiyaçların karşılanabileceği hizmetçi rolünü zoraki kabul etti; zira başka çaresi yoktu.
Kovulmuş Şeytandan Rabbime Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla
“Onda 'sükûn bulup durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (Rûm Suresi 21. Ayet)
İslâm ülkelerindeki kadınlar, hayatta kalabilmek için erkeğe sarılıyor, sevdiğinden veya saygı duyduğundan değil. Cinsel açıdan kullanıldıklarının da farkındalar. Çaresiz ve çaresiz olduğundan evlenmek zorunda. Başka seçeneği yok. Erkekle bir çıkar ilişkisine giriyor. Cinselliğini sunuyor, üreme sorumluluğu da var. Erkek de aldıklarına karşılık kadının geçimini sağlıyor.
Bu evliliğin temelinde: Şirk var. Eşler, Allah rızasını gözeterek evlenmiyor. Evliliğin temeli, İslâm’a hizmet ve dava kardeşliği için atılmıyor. Çünkü bu tür bir evliliği yapacak Kur’an bilinci hiç kimsede yok. Gelenekçi bir erkekten, eşine saygı göstermesini bekleyemezsiniz; şirk dininin, müşrik âlimlerince aşağılanan bir varlığa! Yazının başında özetlemeye çalıştığım hadislerdeki kadın tasviriyle büyümüş bir erkek var karşınızda. Sevgi ve şefkatin olmadığı bir çıkar ilişkisi. Yani şirk evliliği.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta