kırkıncayı bilir misin
hayır mı
ya şirince desem emen tanırsın
dün geldim buraya
dertlerini meyvalarıyla şişeleyip satanların diyarına
yarı Rum yarı gavur burdayım bende
her yan terkedilmişlik bazen
bazen sahiplilik
çokça ölüm
nadiren yeni doğmuş bir kuzu
tam da kilisenin önünde bir kuyu
içi çokça dilden para dolu
ufak bir deliğe para atmaya çalışıyor ispanyol çingene
delikteki tanrı kabul eder dileğini diye
cebimdeki son parayı çıkarıp sallıyorum deliğe
atarken gülümsüyorum delikteki yansımada, putperese
tam da kafasından vuruyorum delikteki tanrıyı
git bak kafası hala bandajlı
attığı çığlığı papaz yorgo duydu çıktı geldi
sardı yarığı elindeki Matta ve Yuhannayla
şirinceyi bilir misin kadınım rüzğarı serttir buranın
sekiz kilometreyi yalnız yürümek zordur vesselam
şimale dayayıp sırtını Efesten ters yöne
bundan dediler buraya yeni efes
yani enfes......
ufaldı gece, şirince burnumda bin bilmece
hangi evden gelirse gelsin
hepsi bir tutatm Akdeniz bir tutam Ege
dağların mis kokusu dilimde
Arap'ın saçı ellerimde
Enginarın zeytinyağı üstünde
kadınım şirinceyi bilmemen ne kötü
burası şenlikleriyle ünlü
şenlik var yarın tamda mideme
sabah davul zurna ile toplandı kalabalık
meydanda küfe küfe üzüm yığıldı tepeye
üstüne çıktı iki güzel nur yüzlü bakire
eze eze çiğnediler kalbimi gözleriyle
mayalanan kalbimi şişeledim bakışlarımı mantar yaptım
bugün şirince kalaba mı kalaba
şarkı, frengi, yahudisi hepsi burada
hepsi mağrur
suratlar mahkeme duvarı
puslu vakur
ilk yudumda gülücükler açmakta
meyveli şaraplarıyla onlara da şirinlik katmakta
nar suyu
kekik suyu
en güzeli ama en güzeli düş suyu
sarhoşluğun verdiği düşlerle
sizleri de beklerim şirincede kendimce
Kayıt Tarihi : 10.4.2006 09:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!