Bildim artık
Yalnızlığın yurdu sensin
Keder yağar dört mevsim göklerinden
Ey şanlı tarihin efsunkar coğrafyanın yurdu
Nefret ediyorum senden!
Kaçtı nüfusun? 18 daha koy şimdi:
'Dün gece yapılan denetlemelerde
yurdun çeşitli köşelerindeki evlerinden kaçarak
Puşt şehir, lanet olası ecinni!
Çıksam sokaklarına
Bira ve ter
Kozmetik ve kusmuk bütün
Ağzını açsan
Satır satır konfeksiyon kültürü
İçinde yaşar birbirine düşman on bin halk
Ve hızla akan eğlence endüstrisi.
Ey İstanbul, bunları göre göre bildim
Ticaretin merkezi sensin, bu kabul
Limanların sabahtan sabaha
Gemisini kurtaran kaptanlarla dolu
Ve her türlü üçkağıtçılığın merkezisin!
Bana mazinden konuş biraz
Nerde o şıp deyip bacasını kıran mavnalar
Güzel Türkçe’ne n’oldu
Gömdün mü Cadde-i Kebir’i?
Ey boş bulunmaya hiç gelinmeyen
Adamı alıp götüren nehir
Kendimden biliyorum her sabah
Korkuyla yokluyorum ellerimi.
Ama işsiz mimarlar var ya
İktisatçılar, baro dolusu avukat
Memleketten para bekleyen öğrenci
'8 aydır ücretlerini
alamayan işçiler...'
Ev bulamayan evli
Ama vurup duran nabzı vapur saatlerinin
Bitmeyen sigaralarıyla minibüs şoförleri
Okullardaki boş yerleri çırakların
ama habire sulanıp duran sabahlar
Aşkların başlattığı direnç
Ve daha neler varsa onlar işte
Benden söylemesi
Bir şeyler çeviriyor hepsi!
Ey İstanbul İstanbul, umudun ana yurdu
Ben niye öfkeliyim, o niye kederli, öteki niye ağlamaklı
Sen de kahroluyorsun biliyoruz ya
Ama namussuz lanet şehir bu kaçıncı
Nüfusun 5 milyon muydu 5’ini düş şimdi, gördün:
daha kaç işçi yanmalı, kaç işsiz intihar etmeli?
Oysa biliyorsun değil mi
Ne kadar, ne kadar güzelsin!
Kayıt Tarihi : 23.3.2008 14:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yalnızlığın yurdu sensin
Keder yağar dört mevsim göklerinden
TÜM YORUMLAR (1)