Ölüm mırıltılarını yükseltirken gecenin kollarında
Bir kedi gibi sokulursun gizemli rüyalarıma sen
Esip geçersin, başım döner kokundan, duman olurum
Uzak şehirlerin ürpertisi sarar yalnız rıhtımlarımı.
İçime çekiyorum bütün denizlerini. Zamanın çözümsüzlüklerinde cesaretsizliğim bir gölge gibi gelir peşimden ve bu zamanın engebeli patikasından geçerken masal devleri keserler yolumu. Sen, ulaşılmazlıkların coğrafyasında bir aşk rüyasını anlatıp yorumlar istiyorsun benden. Benim tabirlerime kahkahalarla gülüyor, kırgın intizarlarıma kulak asmıyorsun.
Geceyle yüzleşmelerim başlıyor sen yanımda olmadığın anlarda. Yangın vakitlerini kağıtlara işliyor, beyaz yastıklara gözyaşlarımı döküyorum. Güneşin buğulandırdığı gözlerinle beni izliyorsun bir ağaç altında. Ben seni düşündüğüm anlarda gözlerinin derinliklerinde bembeyaz elbiseleriyle bir kadın koşuyor, dalga dalga hasretime avuçlarıyla su serpiyor.
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta