Sarı Dünyam Tütün Benim // Şiraz'ın Güncesi
İkinci milenyum'un dokuzuna iki kala
bir avuç toprağa muhtaç tütün emekçilerinin çırpınışlarını hatırladım birden
Dimitır Dimov’un 'tütün' romanının ve 80 öncesi bir Anadolu marşının dizelerini
Hani o anlatılanlar
Altmışlı
Yetmişli yıllarda yaşananlar az-buz şeyler değildi
Yok pahasına satın alınan emeğin tütüncülere özgü bir tragedyasıydı bu
Karın tokluğuna sabahtan aksama kadar kızgın güneş altında avuçlar parçalanarak toplanan tütün
Ve aksamları eğreti barakalarda
kimi çadırlarda verilen gece uykusu molaları
Umutsuzluğun karabasanında
kıvılcıma dönüşen kıpırtılar
umutlanmalar
direnişler
Ve diğer taraftan
bu kıvılcımı yok etmeye çalışan
sarkık gerdanlı
şişko göbekler
'Üreten biziz
yöneten de biz olacağız'
pankartlarıyla direnen Anadolu köylüsü ve tütün emekçileri
Bir fotoğraf karesi hatırlıyorum
batmak üzereyken gün
kıpkızıl olmuş güneş
ve bu günesin altında tan ağarırken
yalnızca bir karartı gibi ağır ağır yürüyen köylü siluetleri
önde bir cenaze taşınmakta
tabut içinde
arkadan tabutu izleyen yaya köylüler
Belki de tütün üreticileri
salgın hastalıktan
besinsizlikten bitap düşüp gözlerini yummuş
Ya da vurulmuş kardeşlerini defnetmeye hazır iz sürenlerdi
Bilmiyorum...
Sanki perde kapandı
Bir dönem bitti
Ve sinmişlik
susmuşluk
korkmuşluk
kursun sıkılmıştı
o umut dolu çırpınışlara
diz cökülmüstü zulmün karşısında
yürekler satılık olmuş
sevgi ve aşklar tükenmişti
ve çocukların rüyaları çalınmıştı
karpuz kabuğundan
gemiler yapamıyordu çocuklar
arabalar
uçurtmalar
hacı yatmazlar
ve simdi
günün herhangi bir zamanında en çok da öğle saatlerinde cadde ve sokak aralarında
eskinin buharlı trenleri gibi püfür püfür sigara dumanını savurarak bir yerlere yetişmeye çalışan
takım elbiseli kravatlı erkeklerin
düzgün giyimli kadınların telaşlı ve bir o kadar da düşünceli halleri dikkatimi çekiyor.
Çünkü ben de onlardan biriyim
Eskiden sigara içtiğimi bilenlerin sayısı tanıdığım yakın çevremle sınırlı iken şimdi neredeyse tüm şehir biliyor bunu
Bu anlamda iyi bir model de oluşturuyorum kendi adıma
sen de başla sigaraya
adım adım birkaç seansta
tadımla özgürlüğü
'başkaldırışına tanık olsun'
tüm cadde sokaklar
ve yüksek kaldırımlar
özgürlüğüm benim der gibi
'son kez'
yeni bir genelgeye kadar
Yıllardır her gün hanım hanımcık geçtiğim bu yollardan bir gün gelecek
sigaramı tellendirerek fütursuzca yürüyebileceğim düşüncesi benim bile aykırılık sınırlarımı aşan bir olay
Oldukça ilgi alanıma giren bir konu olduğu için değerli ve saygın felsefe profesörü
arkadaşım sevgili Haydar Çelebi’ye sordum bu durumu nasıl açıkladığını
Son zamanlarda yaşananları ve bir şekilde kendimizi değersiz hissetmemiz isteniyor bizden
Ama ben ulu orta sigara içmekten ne rencide oluyorum ne de aşağılık bir yaratıkmışım gibi hissediyorum kendimi
Tam tersine yasakçı zihniyete meydan okuduğum için daha bir güçlüyüm diyorum
Sevgili dostumun bu konuda neler düşündüğünü öğrenmek istedim
Kısa bir anlatayım mı? Diye giriş yaptı
Ben de gülümseyerek evet mümkünse kısa olsun diyorum
Biliyorum uzun anlatımlarının birkaç ciltlik bir kitaba konu olacağını
‘’Sigara içen ve içmeyenler üzerinde yapılan araştırmalarda içenlerin beyin aktivitelerinin
en az diğerlerinden (içmeyenlerden) iki kat fazla olduğu tespit edilmiş
Benim bu konuda da geliştirdiğim bir hipotez var:
Sigara içmek daha çok sevmek, düşünmek ve özlemekle bağıntılı
Derinlerine bir yerlere yerleşmiş ve dışa vurulamayan yürek kıpırtısına duyulan gerçek bir özlemdir bu
Bak bütün ülkelerde su son yirmi yıldır bilinçli olarak yürütülen sıkı sigara içmeyi yasaklama kampanyaları vardır
Nerede ise hayatın her alanında yasakçı zihniyetle intolerant (hoşgörüsüz) gelişimin önünü açar nitelikte kampanyalar
Hani çoğu bilen ya da bilmeyen ahkâm keser ve der işi kafanda bitireceksin
isteyeceksin ve iradene sahip olduğunu kanıtlayacaksın kardeşim gibi
Çoğu havanda su döver ama bunu anlayamaz.
Çünkü söylediklerinin çok ciddi ve kesin çözümleyici olduğuna inanır.
Sen inanıyor musun hükümetlerin gerçekten insanların sağlıklı yaşamasını düşündükleri için
bu yönelime girdiklerine ve bu kampanyaları başlattıklarına? ’’
Burada durup düşünüyorum. Hımm hımmm hımm da hım
Elbette inanmıyordum
Bu ülkede insan gibi yaşamak bir ütopya iken
Bu ülkede bir adım ötemizi dahi netleştirecek hiçbir ekonomik önlem alınmazken
Bu ülkede terör, trafik, açlık, yoksulluk, işsizlik kol gezerken
Bu ülkede binlerce insan kriz bahanesiyle işinden atılırken aylarca maaşlarını alamazken
Bu ülkenin tersanelerinde insanlar kobay olarak kullanılırken
Bu ülkede maaş kuyruğunda altmış, yetmiş, seksen yaşında insanlar copla itilip kakılarak sıraya konulurken
Bu ülkede ölmek için bunca çok neden varken
Neden sigara insan sağlığına hepsinden daha fazla zararlı olabilecek kadar
hükümetlerin çözmesi gereken birincil sorunu oluyor?
Ben düşünürken Sayın Çelebi devam ediyor. Başladı mı susturabilene aşk olsun
Zaten susmasın anlatsın istiyorum
‘’Bak sigara içmenin ve bırakmanın temeline inildiğinde oldukça ilginç bir gerçek çıkar karşımıza
Birincisi beyinde yarattığı olumlu aktivite ki bu kesin doğrudur.
İkincisi ise sevmek ile ilgili
bir bebek dünyaya ilk geldiğinde
gözlerini bile açmadan girdiği ilk sosyal edinim 'ANNE'’nin memelerine güdüsel olarak saldırıp emmesidir.’’
Tam da bu esnada zihnim kendini geriye sarmaya başlıyor
Bebekliğime kadar inip, o ilk anı düşünüyorum
İlk deneyimlerimin sonucunda yaşadığım o muhteşem anı
Mini minnacık parmaklarımla annemim memesinden tutulup asıldığım ilk anı
Ve anımsamaya çalışıyorum, bilinçaltıma yer eden o doğaüstü andan kalanları ve ilk kopuşları
İçimde kopan fırtınaların farkında ya da değil, devam ediyor Sayın Çelebi
‘’Oral organının ve tad alma duyusunu, sıcak ile soğuk arası ılımanlığını
İlk kez hisseder ve onun ilk sevinişi ve mutlu oluşudur
Bu beslenerek varlık sürdürmeye dayalı güdüsel emme edimidir.
Yani karın doyurmadır
İlerleyen zamanlarda hiç bir şekilde bilince çıkarılamasa da bilinçaltına ilk yerleşmiş duygudur bu
Ve işte bu nedenledir ki sonraki yıllarda on yedi, onsekiz
ya da daha geç yaşlarda sigaraya alışması sanıldığı bicimde bir madde bağımlılığını içermez
Tersine içgüdülerinde o ilk hesapsız sevginin mutlulaştırışını yaşar duyumsar
Bu bebekliğinden ergenleşme ve kişilik yapısının kristalize olmaya başlayıp şekillenişi sürecinde
eksik kalan yalın sevgiyi duyumsama ihtiyacıdır
O en arı haliyle anne sevgisini arar ve annesinin memesine sarılırcasına sigaraya sarılır
İlk dudaklarını götürdüğünde annesinin memelerinde hissettiği akıcı ılık anne sütünü anımsar
Ve bu sevgiyi özlemiş olmasıdır onu sigaraya bağlayan
sigara içmenin kaynağına inildiğinde bireyin yaşamındaki sevgisizliğine dayandığı
ve karşılığını da sigara içmekte bulduğu görülmektedir
Doya doya sevgi içinde üretken bir yaşam sürdürüldüğünde
sigara da dahil tüm kendinden geçirici maddelerden bağımsız yaşanabileceği yadsınamaz bir gerçektir
Sigarayı bırakmasını istemek anne sevgisinden vazgeçmesini beklemek gibi bir şeydir.’’
Bu duygu yabancısı olduğum bir duygu da değildi aslında
Sekiz yaşında emziği bırakmış bir çocuk olarak sabık bir geçmişim vardı bu konuda
Aslında bırakış anım da çok ilginçtir
Kısaca değinmek istiyorum
Köydeydik bir akşamüzeri ağabeyim komşu köyden, daha iki günlük minicik bir köpek yavrusu getirmişti
Kucağıma alıp sevmeye başladım o kadar masum ve o kadar savunmasızdı ki
Ben onunla aramda sıcak bir bağ kurabilmek için göğsüme yatırdım, tam da o anda
Boynumda rengârenk kurdelelerle asılmış emziklerimden birini alıp içgüdüsel olarak emmeye başladı
O an sanki kendimi yavrusunu emziren bir anne kadar mutlu hissettim
Hem emiyor hem de tarifi imkânsız bir keyif dalgası yüzüne yayılıyordu minik yavrunun
Ben hiç düşünmeden bütün emziklerimi sırayla verdim ağzına
Tabi bir şeyi hesaba katmamıştım, ben ne emecektim
35 sene öncesi köyde bakkal da yok, kasabaya gitmek için araba da
Hani o şinanaylarla (gaz lambaları) , lükslerle aydınlatıldığımız dönemler
Sabahı nasıl ettiğimi bir ben bir de annem bilir
Dön dön uyuyamadım, ama nedense yaptığım davranıştan dolayı kendime kızamıyordum
Daha sonraki günlerde de bu sıkıntılı durum devam etti
Onbeş gün sonra okulların açılmasıyla kasabaya geldik
Ama benim emziksizlik günlerim tam bir işkence içinde geçiyordu
Annem babam bana yeni bir emzik almama konusunda kararlıydılar
Ve ben ilkokul ikinci sınıfa emziği bırakmış kocaman bir kız olarak başlamıştım
Enikle onbeş günlük maceram da böylelikle sona erdi. Ve onu bir daha görmedim
Sanırım çoktan ölmüştür ama ben onu hiç unutamadım nedense
Ben bu düşüncelerimle çok uzaklara gitmiş olacağım ki
Sevgili arkadaşımın Ezginin Günlüğü’nden mırıldandığı o muhteşem melodisiyle bu ana geri dönüş yapıyorum
‘’Dağlar yüce beller ırak
Günler aylar yıllar ırak
Bu kadar mı yollar ırak
Bekliyorum gelmiyorsun’’
Gülümsüyorum, sanki aklımdan geçenleri anlamışçasına yüzümün kızardığını hisseder gibi oluyorum
‘’Karşılıksız sevgiyi duyumsadıkça özlemleri dile gelir
Rasyonelleşebilmiş oranda bu durum düşünüş sistematiğini hızlandırarak tetikler
Asabi olmasını frenler, yumuşar ve daha toleranslı davranır
Gene yapılan bir araştırmaya göre sigara içmeyen insanlar
daha bencil
daha saldırgan
ve daha sevgisizlerdir yaşamlarında
ve bir o kadar da katı kuralcıdırlar
Ve sevgi temelli düşünme
davranma ve üretmeden hızla uzaklaşmışlardır
Çünkü bunu bilince çıkarabilmiş değillerdir
Sigara içmenin bilinç altı temeli ise
doğuşta girilen ilk beslenme içgüdüsünden alınan keyif'in sevgisiz büyümüşlükte bilinçaltının sigara'da dışavurumudur
Sigara dumanının ılımanlığı
iki dudak arasında ciğerlere solunması
ilk sosyal edimin nerde ise bire bir benzerliğini anımsatır bilinçaltına
ve bir tadına varıldığında yerini gerçek sevgi doldurana kadar bir daha da bırakılmaz
Görüldüğü gibi istemek ve irade ile çok fazla bir ilişkisi yok
Daha çok psikolojik bir vaka ve tek tedavisi karşılıksız sevmek ve sevilmektir
Severek düşünebilmek, severek üretime katılmak
Üreterek düşünmek, üreterek sevmek
Bizi diğer canlılardan ayıran insan olmanın ölçütleri
Sevmek
Düşünmek
Ve üretmek
Sistem sevebilen ve düşünebilen insanların bu yönlerini köreltmeye yönelik sürüler yaratmanın dışında
hiçbir şeyin hesabında değildir ve insanlar da bunu yiyor
Bir taraftan sevgisizliği toplumda yayarken diğer taraftan da sevginin yerini dolduran yapay da olsa olguları yasaklayarak
tam sevgisiz
düşünemeyen
saldırgan korku toplumu yaratmakta
Bu tezim elbette insanlara hadi mutlaka sigara iç anlamında değil.’’
Sanırım işin can alıcı noktası da burada yatıyor
Bizi yönetenler bu durumun farkında olacak kadar da zekiler diye düşünüyorum
Yoksa bunca çaba bunca uğraş niye?
Kanunlar
Tüzükler
Genelgeler
Yönergelerle insanların düşünme sistemine darbe vuruluyor
Ve bizler ya iyi niyetimizden ya da işimize öyle geldiğinden bunun farkında değilmişiz gibi yapıyoruz.
Zaten hemen her konuda mış gibi yaşamıyor muyuz?
Düşünmesin insan
Kamusal alanlarda ve toplu yaşanan yerlerde bir araya gelip konuşmasın
Beyin fırtınası yapmasın
Farklı düşünceleri ortaya koyup, tartışıp, yanlışları eleştirip doğruyu bulamasın
Mutlakıyetçi iktidarların bu yasakçı zihniyeti
Düşünen insanı kendi içine hapsederek
Var oluş evrimlerini kendi özel alanlarında tek başına tamamlasın
Düşündüğünü kimseye anlatamasın, kimse söylediğini ciddiye almasın istiyor bizden
Tam da bu noktada aklıma takılıyor, neden sadece akıl hastanelerinde yasak değil sigara?
Delidir ne yapsa yeridir misali
Kim bir delinin düşünmesini ve düşündüğünü söylemesini önemser ya da ciddiye alır ki?
Devam ediyor Sayın Çelebi adı gibi çelebi olmalı ki sorgulamalarımın bam teline basıyor anlattığı şu küçük hikâyeyle
''üç koyun kendi aralarında tartışır ve sohbet ederler
Birinci koyun mee der. İkinci koyun da mee der
Ve sıra üçüncü koyuna gelir. Üçüncü koyunda mee-mee-mee der.
Birinci koyun hiddetle üçüncü koyuna saldırır ve toslayarak öldürür
İkinci koyun birinci koyuna sorar 'ama neden öldürdün üçüncümüzü? ' der
Birinci koyun derki 'o çok şey biliyordu da ondan'
'Papazca Bilmesinler'ci' mantık yaklaşımının şuan gelindiği noktadır bu
Uzun zamandır din adamları bunun çığırtkanlığını yapıyorlar zaten
ve hükümet politikaları da buna elverişli zeminler hazırlıyor
Ama esas konumuza dönüp düşünürsek eğer
sadece egzoz dumanının saçtığı zehiri
sanayi atıklarını
nükleer atıkları
zararlı elektro manyetik dalgaları
gürültü kirliliğini
İnan sigaranın dumanındaki zehirler çok masumane kalıyor bunlar karsısında.’’
Bir anda sigara paketleri üzerine yasayla yazdırılması zorunluluk hale getirilmiş
o korkunç moral bozucu yazılar geliyor gözlerimin önüne
• Sigara içmek öldürür.
• Sigara içmek ölümcül akciğer kanserine neden olur
• Sigara içmek cinsel iktidarsızlığa neden olur
• Sigara içmek size ve çevrenizdekilere ciddi zararlar verir
• Sigara dumanında benzen, nitrozamin, formaldehit ve hidrojensiyanit gibi kanser yapıcı maddeler bulunur.
• Ve daha niceleri…
O an aklımdan geçenleri okumasını istercesine bakıyorum Sayın Çelebi’nin gözlerine
O da anlamış olacak ki devam ediyor konuşmasına
‘’Ve şu yalan kampanyalarla korkutulan insanlarda bilinç öyle bir köreltiliyor ki
Sanki F.Kafka'nın “dava” romanında yaşanıyor tüm olup bitenler
Ben bugüne kadar sigaranın öldürdüğünü bilimsel temelde iddia eden bir bilim adamına-tıp adamına rastlamadım
çünkü böyle bir şey yoktur ve külliyen yalandır
Tek gerçeklik payı
vücut nikotin denen zehiri belli oranda zaten kendisi üretmek zorundadır
Bünyeyi sarmalamış ya da henüz yeni bulaşmış öldürücü hastalıkları tetikler ve hızlandırır
Hiç hayatında sigara içmeyen, hatta çocuk yaşta lösemiye yakalanan ve ölen o kadar çok insan var ki
Uluslararası sağlık örgütünün verileri bile 'sigaradan ölenlerin'
(Sigaranın hastalığı tetikleyici boyutu anlamında bir sigaradan ölüm) oranını sadece %25 olarak açıklamakta
Oysa daha korkunç bir gerçek vardır ki o da şu an dünyada 950 milyon
evet 950 milyon insanin açlık sınırında ölümle burun buruna 'Yaşadığı”dır
Bu neredeyse dünya nüfusunun 1/4 ü (dörtte biri)
Bu durumdaki insanların ezici çoğunluğu Asya ve Afrika kıtası insanlarıdır
Bu da yetmezmiş gibi ha bire bölgesel savaşların yapay olarak çıkarıldığı
herkesin herhangi bir nedenle birbirine düşürüldüğü
ve o toz duman içerisinde uluslararası tekellerin bu ülkelerin tüm yeraltı ve yerüstü zenginliklerini rahatça talan ettiği bir durum
Ve BM de dahil hiç kimse her gün onbinlerce çocuğun açlıktan öldüğü
bu sefalete
ve insanlık trajedisine ciddi önlem alıp müdahale etmemektedir
Yani bu 950 milyon dünya insanı yaşamaya değer görülmemektedir ve gözden çıkarılmıştır
ve açlıktan avurtları çökmüş
iri kara gözlü
sıska bedenleri
toz-toprak içinde
ve sineklerin istilasına uğramış yüzlerinden
hiddetli ve çaresiz bakışlarını gördükçe çocukların
öfkeleniyorum
Kısaca şunu demek istiyorum
Bizim sağlığımızdan ziyade tepkisiz ve aptallaşmış sürüler olmamızı istiyorlar
Hani çok paradoksal bir yaklaşım bu
Ama herkesi sigara içmeye davet etmek gibi bir niyetim de yok.
Çoğu insanlar bunu ısrarla böyle anlasa da.’’
Anlıyordum sevgili dostumun söylemek istediklerini
Anlıyordum da bütün bunları insanlara anlatabilmenin nasıl zor olduğunun da farkındayım
Sigara
yaşadığımız bu evrende insan sağlığını tehdit eden binlerce hatta milyonlarca etkenden biri sadece
Ama öncelikle işin temelinde insan olmakla bağıntılı bir durum söz konusu
Hemen her konuda sorunların çözümünde yol kat edebilmek için öncelikle insan olmamızın bilincine varmalıyız
Mış gibi yaşamaktan vazgeçmeliyiz
İnsansak eğer insan olmanın haklı mücadelesini de vermek gerekir diyorum
Çünkü toplumlardan oluşan halklar insanlardan meydana gelir
Düşünmeyen, sorgulamayan, irdelemeyen, hesap sormayan sessiz sürülerden değil
Yasakçı zihniyetlere şirin görünmek adına kendimizi komik durumlara düşürmek
insanlığımıza artı değerler katmayacağının farkında olmak gibi
Birilerinin dayatmasıyla ya da öngörüsüyle kendimizi budayarak
sıkıntıları, sorunları çözüme ulaştıramayacağımızın bilincin de olmak gibi bir şey bu
Bakın bir ‘’tütün’’den çıktık yola ve nerelere geldik
tütün bahane aslında. Bunları dışa vurabilmek için bir araçtı belki de
Beni iteleyen o karşı konulmaz gizli güç de olabilir
Bundan şunu da çıkarabiliriz, kısadan hisseye ulaşabilmek için
‘’Sinek küçüktür ama mide bulandırır’’
Benim midem uzun zamandır bulanıyordu zaten
Ve bir şekilde içimde zıpır zıpır oynayıp zıplayanları dışarı vurmam gerekiyordu
Buna ihtiyacım da vardı erdemli insan olmak adına
Sayın Haydar Çelebi’nin söyledikleri ve söyleyemedikleri daha uzun süre zihnimi kurcalayacağa benzer
Teşekkür ediyorum kendisine beni bunca sorgulamalar içine sürüklediği için
Sağlığımızı nelerin tehdit ettiğinin ayırtında ve bilincinde bireyler olarak
Hükümetler toplumlarınn bedensel
bilişsel
sosyal
duygusal
ve ruhsal sağlığını topyekun iyileştirici politikalar üretmek zorundadırlar diyorum
Değerli arkadaşım zamanının daraldığını işaret ederek konuyu toparlamaya çalışıyor
Aslında onunla sık görüşemesek de bu tür sohbetlerimizin bilançosu hiç de yabana atılır şeyler değil
Bu konuda söz veriyorum kendime
Zaman zaman uzun sohbetlere konu olan bu güncel yaklaşımların yer aldığı sohbetlerimizi toparlayıp yazabilmek için
Ve elbette ondan da söz alıyorum kısa zaman aralıklarında da olsa bana yardım edeceği için
Devam ediyor Sayın Haydar Çelebi
‘’Şu an Türkiye'de bedensel engellilerin oranı 8,5 milyon civarında, düşünün halkımızın % 12'si bedensel engelli
Korkunç bir rakam bu. Ve ilahların takdirine terk edilmiş
Takdiri ilahi bir düşünce yapısıyla siyasetin
insanları sadakaya alıştırdığı ve soruna hiçbir kalıcı çözüm getirmek istemediği bir durum
Rant ekonomisinin dilenci politikalarının yarattığı sadakaya alıştırılmış
'cingöz' bir halk yaratılmak istenmekte ve bu anlamda ciddi bir ilerleme kaydedilmiştir
Neo-liberal politikaların dünya çapında iflas edilmişliğinde bu karikatürize yaklaşımlarla
'maşallah ve inşallah”larla gün kurtarılmaya çalışılmakta ne yazık ki
Hani her boyutuyla o kadar karikatürize ki, şu sigara yasağı kampanyasının başlatıldığı süreçte
bazı aklı evvel 'yazar-çizer-iktisatçı-aydın' kesimin kalemlerinden
ülke ekonomisinin kurtarılmasının nerede ise tek yolu olarak gösterilmeye çalışıldı bu kampanya
Ciddi ciddi matematiksel hesap ve veriler bile ortaya sunma çabasına girdiler
Bilmem sigara içilmediğinde şu kadar milyar dolar ülke ekonomisi rahatlayacakmış falan gibi
Hele şu dönemde insanları daha fazla tüketmeye nasıl yönlendirip yastık altına çekilmiş paraları
piyasanın dolaşımına sokabiliriz gibi bir arayışın olduğu bir durumda
Sigara içmekten vazgeçmenin ülke ekonomisine katkılarını hesap etmeye çalışmak arasında ancak çok aptalca bir bağ kurabiliyorum
Kaldı ki sigara ve alkollü içecekler temel tüketim malları kapsamına girmediği için tüm devletler tarafından
en yüksek vergilendirmeye tabii tutulmuştur ve sağlanan rant her devlet için cezbedici ve vazgeçilmez olmuştur
Bir de benzin-gaz ve petrol gibi ürünlerin bu kapsamda önemli yer kapladıklarını belirtmekte fayda var tabi
Çünkü petrol yataklarının burnunun dibinde bir ülke olarak dünyanın en yüksek fiyatını ödemekteyiz
Anlayana aşk olsun ve beri gelsin.’’
İşte bu yüzden ve tam da bu sebeplerden
Yasakçı ve baskıcı uygulamaların insan sağlığı üzerinde iyileştirici etkisi olduğuna inanmıyorum
Ben bu konuda Sayın Çelebi kadar alçakgönüllü olamayacağım
Hem ne demiş büyük büyük büyüklerimiz
‘’İster zengin ol
İster fukara
Her yemekten sonra
Sen de yak bir sigara’’
Sağlık ve mutlulukla…
Işıl Aksoy
Haydar ÇelebiKayıt Tarihi : 1.9.2009 21:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)