tıkanıyor hüznünüm aşka çalan mavisi
ben sanki kimse değil gibi yürüyorum kaldırımlarda
ayaklarıma vurulan prangaları tarihin
geliyor doymak bilmez pençeleriyle üstüme
karanlığa daha çok küfrediyorum daha çok
anlaşılsın istiyorum yalanların dünyası
suskunluğum yüzünden mi başıma gelenler
bildiğim her şeyi bağırmadığım için mi tersine dönüyor dünya
çirkinim biliyorum ve en çok ben kirletiyorum dünyayı
tarihin en kafir ve en acımasız çocuğu bildim kendimi
ölümle bir anlaşma yaptım
kendi kandırmacamın arkasına sığındım
sonu geldi artık zamanın
çünkü ben gökten aldığımı çaldırdım çözümsüzlüğe
ve bütün senetlerini yaktım kaybolan günlerimin
bulamadım dağ kuytusunun suskunluğunu
yaşamanın en zor yanı buydu
deli saçlarında yıldız takılıyken
dikenli tellerin arkasında
uzaktan göz kırpmak aşka
varlığın iki adım ötedeyken
ben bir yanardağ ile boğuşurdum geceleri
çünkü anlamazdı aydınlık ateşin dilinden
ateş ve kavga ve aşk
kimin adının üstünde yükselmişse
o çağırıyor artık şeytanın ayaklarını
başlıyor tarihin kaygan sayfaları
durduğun kabahat diyorsun bana
durmamak elde mi
kalbim bir ağacın dalında asılıyken
artık daha çabuk eriyor karlar
ama kimsenin baharlardan bir şey beklediği yok
bekledim bütün baharları
çözülsün istedim sır
çünkü ben ne zaman koşsam bir yanardağa doğru
sırtımdaki yükün ağırlığı katlandı
şimdi atmak için bütün yüklerimi
baştan başlıyorum küfrü deşmeye
anlıyorum neydi kul olmanın hikmeti
neden bırakmaya çalıştım aciz olmanın güzelliğini
boyun eğmek nerelere götürür insanı anladım
anladım O’nun benden bir parça olduğunu!
Kayıt Tarihi : 23.8.2002 11:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!