Sınırlar İçinde Şiiri - Ersoy Kocakuş

Ersoy Kocakuş
125

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Sınırlar İçinde

Her yanımızı sarmış türlü sınırlar
Diller,gözler hatta kulaklar
Hepsini çoktan kanıksadı beynimiz de
Ya ruhumuzu esir eden aşılmaz duvarlar?

Farkında olmadan kurmuşuz banliyöler
İçerden,dışardan haps olmuş bedenler
Kaç tanesi varlığımızdan haberdar?
Aynı havayı üleştiğimiz sessizler

Kiminin nedenini hiç bilmediğimiz
Kimi kaçış için uydurulan zaruretimiz
Nefret edilenlerin hepsi dışarda güya
Korkumuz,çizgiyi aşarsa sevdiklerimiz

Yaşamak ne güzel,yarattığımız gölde
Bizce her tehlikeler hep tuzlu denizde
Bu; sizden,bizden ayrımı da değil aslında
Kendini güvende sanmak,sınırlar içinde

Ersoy Kocakuş
Kayıt Tarihi : 30.10.2006 14:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


=== SINIRLAR === Farkında mısınız,bilmem? Hayallerimiz İle yaşadığımız hayat ne kadar da farklı biri birinden.Üstelik birbirlerine yaklaşmak yerine sanki uzaklaşıyorlar her geçen günde. Hayallerimizi anlatamaz olduk, anlatsak da garipseniyoruz insanlar tarafından bazı zamanlar. Hayatlar git gide sınırlı hallere dönüşüyor,hatta çoğu bir başkasının aynısı gibi... O kadar çok kullanıyoruz ki sınır kelimesini; gerçek anlamını ile amacı, yararı ile zararı karışabiliyor.Beklenmeyen başarı göstermek sınırları aşmak,sevdiğimiz insanı kızsak bile üzmemek için takındığımız tavır sabrın sınırı,çok sevdiğimiz yemeklerden tadamama nedenimiz kilo sınırımızdır...Ayrıca her toplumun kendine has ahlakına bağlı mahremiyet sınırları yok mudur? .. Say,say bitmez; içeriden, dışarıdan sınır koymuşuz işte bir şekilde. Aslında ta çocukluğumuzda aşılanmaya başlar sınır olgusu: ‘’Şu sokak başından,o bakkalın köşesi arasında oyna.Sakın ana yola filan çıkma.’Sonra kendi aramızda uygulamaya başladık: ‘’Bak,bu çizgilerden şu tarafı benim,ötesi senin’’diyerek az parsellemedik sokakları.Keza okul dönemlerimizde yaşadıklarımız sayfaları aşacak kitap konusu olur.Askere giderken en çok harçlığı ninelerimiz vermiştir: ‘’Al şunu evladım,sınıra düşersen benim yerime de nöbet tut.’’ Allah sınırları koyandan razı olsun yani... Zaman geçtikçe sadece beş duyu ile fark edilen sınırlar yerine anlamanın bile imkansız olduğu sınırları çizmesini öğrendik. Kimi sahiplenme,kimi koruma içgüdümüzden. Kah sevdiklerimizi aldık sınırlarımız içerisine,kah nefret ettiklerimizi bıraktık dışarıda.bir tek sevgi ve nefreti sınırsız yaşamasını öğrenebildik. Onda da hep başkalarının sınırları ile savaşmak zorunda kaldık.Kimi zaman zarar vererek kimi zaman yaralar alarak. Sınırlar gerekli mi,değil mi? diye ne zaman düşünsem aklıma göl balıklarının hikayesi gelir: Dağların,toprakların arasına sıkışmış bir göl; içi bir elin parmağını geçmeyen çeşitlikte canlıların yaşadığı,küçük bir dere ile denizlere bağlı bir göl... Huzurlu, sakin, tekdüze, bir yaşamın simgesi gibi.Öyle ki neredeyse yaşanan her şey önceden çizilmiş: Her gün aynı yerleri gezmek, aynı balıkları görmek, hatta sürekli aynı yosundan şikayet etmek... Ve bir gün mutlaka bir balıkçının ağlarında son bulacak, adeta sonunu bilerek yaşanan bir dejavu. Hani diyorum; bazıları isyan etseler bir gün,can sıkıcı bu hayatı yaşamaktansa atsalar kendilerini küçük dereye.Oradan da ver elini açık denizler:Tuzlu su ile ilk tanışma, yüzlerce çeşit renkteki canlıları görünce yaşanan şaşkınlık,her yeri gezmenin verdiği heyecanla ilk kayboluş... Bekledikleri hayatı kaç tanesi bulabilmiştir acaba? Önlerine çıkan engelleri, tehlikeleri kaçı geçebilmiştir? Geçemeyenler büyük hayaller kurarak terk ettikleri, sonra yolunu bile unuttukları gölü özlemiş midir? Hiçbirinin cevabını bilemeyiz,belki de öğrenmek için onlar gibi yaşamayı öğrenmeliyiz. Tabi ki yaşadığımız gölden sıkıldıysak... ERSOY KOCAKUŞ (06.08.2006)

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ersoy Kocakuş