Kötülüğü dile getirmiş olmayı iyilik adına bir direniş yerine onlara muhalefet yapıyoruz sanıyorlar.
Oysa dünyada iyilik hakim olsaydı iyiliğe karşı neden muhalefet yapalım ki!
Kötülüğe karşı muhalif olması gerekenler bu görevlerini yapmıyorlar ki!
Bugün ki tüm muhalifler birazda biz kötülük yapalım yarışı içine girmişler.
Biz onlara karşı da birlikte iyilik adına direniyoruz.
Bu tutumumuzdan dolayı kötülüğün düzeni bozulur diye hep birlikte rahatsız oluyorlar.
Kötülük farklı örgütler adı altında hep birlikte hareket ederken iyiliğin bir örgütü olmadığı ve gücü dağınık olduğu için ve bu durum kötülüğün işine geliyor ve bunu tepe tepe kullanıyorlar.
Oysa yaşamda ölümsüz duruşu bir tek iyiler gösterebilmektedir.
Yalanın, hilenin ve talanın üzerine kurulu hiçbir bina sonsuza kadar ayakta bugüne kadar duramadı güçsüz olmasına rağmen sevgi dolu iyilik adına direnişin yalnız mücadelesi karşısında kötülük bundan sonra da duramayacaktır.
Karanlığı kalabalıklar, aydınlığı her zaman yalnızlar temsil eder.
Kalabalıklar çıkarcı topluluklardır.
Hakkı, adalet ve eşitliği savunan yalnızlar çıkarcılık yerine herkesin hakkını eşit savundukları için ve insanlar iki yüzlü olmayı çok sevdikleri için şahsi çıkarlarına kendilerini sattıkları halde satmıyormuş gibi davrandıkları için yalnız direnenler maddi güçsüz ve özel menfaat sağlamadıkları için etraflarında sinek toplayamıyor kimseye ilgi çekici gelmiyorlar.
Sinekler pisliğin etrafında toplanırlar.
Kalabalık olmalarının sebebi bundandır.
Yalnızlar bataklığı kurutmayı savunurlar. Kötülüğün neferi sinekler bataklık olmazsa nerede toplanırız diye kendilerine mutlaka yeni bir sinek toplanma yeri bularak kötülüğü yaşatıyorlar.
Bu sebeple dünyada ne kadar örgütlü mücadele varsa hepsi kötülüğün örgütleridir. Bugün ki dünya düzeni her örgütün içine sızmış ve onu kendine hizmet ettirmenin bir yolunu bulmuştur.
Ülkemizde siyasi partiler neden Türk ulusunun yararına örgütlü yapılar değildir sorusunun yanıtı kendi içindedir.
12 Eylül askeri darbesinin ardından siyasi partiler yasası ile her siyasi parti bir kişiye teslim edilmiştir. Genel başkan kimse parti onundur. Bu tür yapılardan toplum yararına bir yönetim anlayışı çıkar mı? Çıkmaz. Çıkmıyor zaten. Diyelim iyi bir insan bir siyasi partinin başına geçti. Bu sürdürülebilir değildir. İnsan ölümlü bir varlıktır iyi insanın yerini doldurmak isteyen sayısızca uyanık sırada beklemektedir. Siyasi partiler aracılığıyla devlet yönetmek ve topluma hizmet anlayışı bu sebeple yara almış ve tartışma konusu olmuştur. Partisiz ve örgütsüz yönetim anlayışı her gün çok daha geçerli bir yönetim anlayışı olarak yaşamın içinde yerini alacaktır.
Bugün bunun farkına varmış olmak kötülüğün sonunun geldiğinin ilk işareti olarak görmek gerekir.
İnsanlık acı bir tecrübe ile bir bilinçlenme sürecinden geçmektedir.
Bu bilinçlenme süreci kötülük için bir tehdit olarak görülmektedir.
Bu sürecin en ilginç yanı budur.
Kötülük biter şahsi çıkarları kesilir diye endişeye kapılanların gücü kötülüğü yaşatmaya ilk kez yetmez hale gelmiştir.
Oysa herkes hakkını ve çıkarını eşit bir şekilde korursa orada huzurun yaşanabileceğini bilmiyor insanlar.
Kendini şahsi çıkara satmanın bir cinsiyeti yoktur ve yaşamın en büyük orospuluğu kendini genelin yararı aleyhine satmaktır.
Hak çalanın yasal hak çalma yetkisinin elinden alınmasına, herkesle eşit düzeye getirilmiş olmasına, kimsenin midesinin ve cebinin kimseden büyük olmaması gerektiğinin hatırlatılmasına ve herkes yararına zengin olması gereken tek yerin devlet olması gerektiği bilinci etrafında toplanılmasına DEVRİM denir.
Önder Karaçay
Kayıt Tarihi : 9.8.2024 09:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
"KÜÇÜK İNSAN!"
O gemiyi "KARADA BİLE YÜRÜTEN" düzenin adamlarının kölesidir, oysa!
O küçük insanlar
Çoğunluktur,
Kalabalıktır
"ŞEKİLSEL DEMOKRASİLERDE OY DEPOSUDUR!"
Özenle "bir arada" tutulurlar!
"Gıdım gıdım ganimet dağıtılır"
Alıştırılırar!
"SERT SLOGANLAR" öğretilir onlara, "ÖZELLİKLE TERÖR, BÖLÜCÜLÜK" gibi konular üzerinden ayrıştırılır, toplumun muhalif kesimi üzerine sürülürler!
Sorgulama asla yoktur,
Sadece "ezberlerler", aynı sözleri sıkça tekrar ederler,
Aynı TV kanallarını izlerler,
Kendilerinden olanlarla bir arada dururlar,
İtiraz yoktur onlarda, "BİAT" vardır!
Onlar için lider, her şeydir!
Ta ki "o küçük çıkarları" BOZULANA,
Ganimetleri kesilene,
Gelecek kaygısı duymaya başlamalarına kadar!
O kaygıyı duymaları için epeyce sürünmeleri gerekir!
İçlerinde hala "HA BUGÜN, HA YARIN, GANİMETİMİZ YİNE VERİLMEYE BAŞLANIR" beklentisi vardır.
Çünkü;
"ÇALIŞMADAN KAZANMAYA"
Emek vermeden istediklerini elde etmeye alışmışlardır!
Tembellik içlerine işlemiştir!
Bu kirli düzene en dirençli "KÖYLÜLERDİR!"
Çünkü;
Yerleşmiş gelenekleri vardır, köylümüzün
"AİLE İÇİ ÜRETİM", yardımlaşma yaygındır,
Kolayca alışkanlıklarını bırakmaz, çalışmaya, üretmeye devam ederler, çünkü iş, güç sahibi olmayan kınanır,
Erkek ise kız verilmez, kız ise evlenilmez!
Köylerimizin boşalması
Şehre göç
Tarımın çökertilmesi bu anlamda dikkat çekicidir!
Bütün bunlar "MESELA" değildir, yaşanan gerçeklerdir!
Bireyciliğin öne çıkması
"BİR ARTI BİR EVLERDE" oturmanın yaygınlaşması
"BOŞANMALARIN ARTMASI",
Toplumsal çöküşün
Ahlaksızlığın
Arsızlığın normalleşmesi asla tesadüf değildir!
"SİNEKLERİN ÇOĞALMASI"
Artık toplumsal yaşamın son can çekişmesidir,
Artık aklımızı başımıza devşirme zamanıdır!
Daha ne desek
Tebrikler Önder Kardeşim..
TÜM YORUMLAR (1)