Cemre düşmüş gönlüme, asıl şimdi yanıyorum. Yedi kat semada ibadet eden melekleri düşlüyor düşlüyor düşlüyorum... Kalemi elime alıp hak için, hak adına sinede dem bulan muhabbetle yazıyorum... Ağustosta kar beklemek yakışmaz ama, kışın düşen cemrenin alevinden yazıyorum...Yediverenlere inat yenilgininin tahammülsüzlüğüyle yazıyorum... Hükümsüz olan sevdanın; sokak ortasında işlenmiş cinayetinin maktülü olarak yazıyorum... Ellerimi semaya kaldırdığımda; şağ omzumda şahit olan Kiramen Katibinin şahitliğinde hayra, hayır getirsin diye yazıyorum... Sinemde ısıttığım, sımsıcak dem bulan muhabbetle yazıyorum...
Öğrenmek demek, edimsel koşullanma olmamalı her zaman... Elin sobaya değdiğinde sobanın yaktığını bilmek, biber yediğinde acı olduğunu hissetmek, yada hediye aldığında sevinmek, çok mutlu olmak, sana birşeyleri öğretebilir elbette... Ama sevdiğinde yanıyorsan, yandığında acı çekiyorsan ve bunu bir hediye bilip; seviniyor, mutlu oluyorsan işte bu aşktır... Tezleri bile çürütecek, alemi içine alacak kadar büyücek, bir edimsellenmedir ve kişinin istesede istemesede koşullandığıdır... İşte aşk böyle başlar...
Sonra sorgularsın aşkla herşeyi... Neden dersin neden... Et yediğimde midem eti eritiyorda, aynı et olan midem kendini eritmiyor... Gün geceyi kovalıyor kovalıyor, neden bir türlü yakalayamıyor dersin... Biri giderken neden diğeri geliyor dersin... Bazen gülersin anlam vermeye başladı mı... Aşkı anlamayan aslında anlamadığından değil anlamak istemediklerinden inat eder... Onlar için ayı parmağınla işaret edip ortadan ikiyede bölsen yine aşkı anlamazlar... Aşkı kimde görseler kıskanır ve horlarlar... Çogu zaman eziyet bile ederler... Yollarına dikenler sererler, taşlarlar, yada bir Sümeyye klasiğidir paramparça şehid ederler... Aşk kaybetmez bu şekilde, aslında hep kazanır... Aşk kırkı geçince kendini ifade etmeye başlar... Kimi zaman aşk sevdiği için sevdiklerinden hicret ettirir... Yollara düşürür... Aşkın yolu birdir...
Aşk çeşit çeşit elbiselerle gelir... Aşk kimi zaman ceylan olarak görünür göze, kimi zaman güvercin donunda iner yere... Her gören aşkı Hızır zanneder kendince... Ama aşk olduğun gibi görünmektir zannımca yada göründüğün gibi olabilmek... Diyorlar ya Aşk; göğün yücelerinde pervaz vuran bir Hüma dır. O yere inici, dala konucu, tuzağa tutulucu değildir. O nüfuz ve iktidar, gevher ve mücevher... Ve velâyet ve servet ve güçle elde edilici değildir. Onun huzurunda kul ve köle, bey ve sultan farketmedi.. Onun peşine düşenler yarlarda, uçurumlarda başları kesik ölü bulundular. O murad almamış kızların göklere ulaşmış ruhudur. O göklerin kuşudur. Onu Tanrı korur.... 1*
Aşkın yolunda kırmızı halılar olmasada, aşkın rengini tarif eder kırmızı... Damarlarında dolaştığı içindir aşk; kırmızıdır rengi... Aslında senin kan bildiğindir aşk... Alyuvarlar sevenindir çektiği çileden; akyuvarlar, ak alınlı sevilen yari temsil eder... Her nefeste hücrelerinde dolaşıyorken, aşkı anlarsın ama sen sanırsın ki nefes alırsın... Hiç bir organ aşksız çalışmaz... Beyine kan gitmezse düşünemez... Kola kan gitmezse kangiren olup kesilir... Kalbe kan gitmediği zaman elbette ölürsün... Ama eğer bir gönüle kan gitmemişse ve o gönül aşkla tanımamışsa, tüm organları sapa sağlam olsa neye yarar... Gönlü kırmızı olan, gömül yolunda kırmızı halılar bulunan ve gönül süzgecinden kan damlayanlara, sine-i demden selam olsun.
1* Emir Kalkan Gül Ayinleri
Harun GüvenKayıt Tarihi : 4.7.2012 17:22:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Harun Güven](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/07/04/sine-i-dem-mektuplari-elif.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!