Sine i Dem Mektupları Be Şiiri - Harun ...

Harun Güven
76

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Sine i Dem Mektupları Be

Ötelerden çok ötelerden; Kaf Dağlarından, Anka kuşlarının sırtlarında taşıdığı ve büyücülerin bile erişemediği bir ilhamın keremiyle yazıyorum... Bir var olan bir yok olan, heybelerinde hüzün saklayan dilencilerin sadakalarından hırsızlıklık ederek günaha giriyor ama aldırmıyorum... Yani anlayacağın mutsuzluğa hırsızlık ediyor ve nispetle dilenciden dileniyorum... Eskiden develer tellalken, pirelerde berber; gülerse hep beraber gülerlermiş, ağlarlarsa hep beraber... İmece kurulurmuş gönüllere, kimin ne derdi varsa cözülürmüş yada mutluluklar paylaşılırmış... İşte asıl ozaman paylaştıkça çoğalırmış. Şimdisinde insanlar kendi seçiyor mutluluğu, hüznü ve huzuru... Gülmek isteyenler seçtiklerinden gülüyor, ağlamak isteyenler tercihlerinden...

Bir ülke varmış... Elinde sazı düğünlede eğlencelerde çalan bir genç.. Derken vaktin birinde, bir düğünde bu genç çalarken düğünün olduğu yerden bir kız geçer... Derken başını kaldırdığında bu genç o kızı görür ve oracıkta o kıza vurulur... Çalıyorken çaldığını söylüyorken söylediğini karıştırmaya başlar.. Düğün sahipleri oynayacağını karıştırmıştır. Hemen yaklaşırlar bu gence ve sorarlar ne oldu diye... İşaret ederek gösterir kızı ve derki görünce düştü gönlüme sızı yani aşık oldum der... Kalabalık bir anda atlar üstüne ve kapatır ağzını... Derki aman sus o padişahın kızı... Ne olursa olsun ben o güzele vuruldum, düğün dernek sizin olsun ben onu isterim... Yapacak bişey yoktur, aşkı yüzünden ordan kovulur... Yedi gün yedi gece oturup ağlar... Dostları onu göremeyince gelip sorar... Ne oldu sana kaç gündür yoksun, nerdesin... Derki benim derdim var Allah yardım eylesin... Senin derdin bizim derdimizdir söyle... Ben aşık oldum bir kıza öyle... Sen kızı göster biz konuşalım derler... Padişahın kızı diyince başını öne eğerler... Sana yapacağımız bişey yok o padişah kızı... Sense fakir milleti eğlendiren bir çalgıcı... Gönül bu ferman dinlemez ağalar... Çözüm olmazsa kardeşiniz neyler... Dostu derki padişahın bir Üstadı vardır... Senin çözümüne kamil olan odur. Gideceksin derdini anlatacaksın, yarana merhemi ondan süreceksin... Üstadın kapısını boylar genç... Selamsız sabahsız girer genç... Derki ben padişahın kızına aşık oldum... Devayı ver ne istersen ederim... Üstad genci görünce eminmisin der sorar... Cevabı alınca devayı söyler...

Derki falanca dağda bir mağara var git oraya ve yeme içme hep Allah Allah diye zikret... 40 gün sonra kız kendi ayaklarıyla sana gelecek... Genç o dağa o mağaraya varır ve Başlar Allah Allah zikir... Derken bi gün oradan geçerken bir kervan... Sesi duyan koşar orda bir oturan... Sormayın bir Allah diyor... Kayalarda beraber söylüyor... Dertli olanların derdine deva... Hastaların özüne şifa... Derken cemaat cemat geliyor görmeye... döndüklerinde anlatıyorlar bir şanı varki sorma... Bu gencin hali padişaha duyulur... Tez Üstadını ziyarete koyulur. Derki bu erenin ülkemizden gitmemesi gerek... Ona ne lazımsa vermek gerek... Anlaşırlar hep beraber yarın gidecekler onu ziyarete... Ve onun gönlünü alıp erecekler riyasete... Padişahın üstadı erken davranır...39. gün varıp mağaraya dayanır... Derki yarın 40. gün padişah gelecek... Sana mal mülk makam para verecek... Hiç birini sakın kabul etme...Kızını verene kadar bekle... Derken ertesi gün olur... Saltanat toplanıp mağraya yürür... Mağrada bir zikir diyor ki Allah Allah... Padişah etkilenir derinden vallah... Yanına sokulur sana mal mülk makam para vereyim... Genç der ben bunları istemiyorum... Padişah birden şaşırır... ve üstadına danışır... Üstad derki padişahım bu bir sanat... Kızınızı verin olsun size damat... Padişay bu fikri beğenir... Ve gence gidip söylenir...

Genç şöyle bir durur şöyle bir bakar... gözlerinden sicim gibi yaşlar akar... Derki ben 40 gün Allah dedim Allah verdi... 40 yıl Allah desem neler vermezki... Kızınıda istemiyorum der....... :)

Ağlayabilmenin sıtkıyla karılıyor olsa gerek merhametin hamuru... Ağladıkça anlıyoruz galiba aşk dilencilerinin neden bu kadar merhametli olduğunu... Gönül terzisi oluveriyorlar ağladıklarından dolayı... Gönüllerdeki sökükleri tamir ediyorlar ve yırtıkları yamalıyorlar... İkinci el bir kalbe sahip olsanızda; gönül emlakçıları süsleyip püsleyip tekrar pazarlıyorlar aşk meydanlarında... Kimi zaman tövbelerdendir, silinip gidiyor eskiliklerimiz ve her dem yeniden doğuyoruz, bambaşka filizlerde... Fidan oluyor, dal oluyor ve gül oluyoruz ama hep ağlıyoruz.. Aslında üstad Necip Fazıl ın dediği gibi Ağlayabilirsek anlayabiliyoruz, Anlayabilirsek ağlıyoruz... Ağlayabilen vede anlaya bilenlere selam olsun...

Harun Güven
Kayıt Tarihi : 4.7.2012 17:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Harun Güven