Simidiye Şiiri - İlhami Şenol

İlhami Şenol
134

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Simidiye

Simidiye.
ABD’ nin, Almanya’nın, İngiltere’nin bilcümle batının doğusunda rahat uyumasını sağlıyorduk.
Onlar ülkelerinde rahatça uyuyorlardı.
Ülkemiz ise daima tetikte.
Mehmetçik tetikte.
Ardahan’da, Kırklareli’nde, Kars’ta, Gaziantep’te.
Tetikte bir ülke.
Batı olmasaydı.
İşgal edilecektik.

Simidiye.
Dağımız taşımız onların üsleri ile doluydu.
İkiye ayrılan dünyanın, ikiye ayrılan felsefenin, ikiye ayrılan ekonominin birbirine düşman kılınan sınırların dünyasıydı.
1945’den 1989’a.
Tam 44 yıl.
Bizde 1952’de girdik Nato’ya.

Simidiye.
Dağı taşı tümen kıldık.
Suriye sınırını mayın.
Mayın döşenmesi gerekiyordu, döşendi, onlarca yıl sonra sökemeyeceğimiz mayın oldular.
Politikacılar birbirlerini suçladılar.
Dünün komünisti püskürtme aracı, bugün birbirlerine saldırı meselesi oluyordu.
Her taraf asker.
Bulgar sınırı, Rus sınırı.
Trakya’da her kasabada tümen vardı.
Neredeyse.
Abd, Marshall planı ile donatmıştı, silah yardımları ile.
O reolarki, bir benzin yakardı.
Ciğerim yanardı.
Senin süt parandan kesilirdi yavrum, reolar işlesin, diye.
Batı, Amerikan süt tozu gönderirdi.
Sütsüz kalmış,sıtmaya,vereme yakalanmış Anadolu insanına.
Dermanı kalmamış halka,
Ülke batının yanında yer almış.
Batı korunacak, ülkede korunacak.
Ülkenin sağlığa, ekonomiye, ilaca vereceği yatırımlar batının korunması için harcanacaktı.
Harcandı.
Ta ki 1989’a kadar.

Simidiye.
Sonra dediler ki, soğuk savaş bitti.
Soğuk savaşı onlar başlatmıştı, doğaldır ki onlar bitirecek.
Dediler ki sizin üsleriniz yerine bizim uydularımız var.
Bilim adamlarımız çalışıyor, ha çoğu da sizin gibi azgelişmiş ülkelerden getirdiğimiz bilim insanları.
Azgelişmişlik ne demek, standardını da onlar belirlemiş.
Eğitimini sağlığını çözemeyen ülke.
Onlar emek verdi, bizde parasal olarak karşılığını.
Gerek kalmadı artık üslere.
Ekonomimiz sınırlı.
Anadolu’nun ekonomisi sınırlı değil miydi?
Üsler bizim gelişmiş ülke ekonomilerine pahalıya patlıyor diyordu, batı.
Çekiliyoruz.
1989’da dediler ki tehdit kalmamış.
Ne kusura bakmayın dediler, nede bir mahcubiyet.
Başınızın çaresine de bakarsınız.
Üslerinin bir kısmını söktüler, bir kısmını yerinde bıraktılar çekip gittiler.

Simidiye.
1974’de Kıbrıs’a çıkarma yapınca bu kez ambargoda koydular.

Simidiye.
Sen altmış yaşında babam, altı yaşındaki, torunun yaşındaki bebeyle sabahın altısında pencerelere, arabalara ‘simidiye ‘ diye bağırıyorsunuz.
Bilir misin altı yaşındaki çocuk, İngiltere’de senin yaşında kimse simit satmıyor.
Kimse senin kadar erken öğrenmiyor yaşamı Norveç’te, İsveç’te, isviçre’de, Finlandiya’da.
Geçen Bülbülderesi’nden aşağı Kolej’e gidiyorum, simitçi otuz beş yaşında var yok.
Yağız.
Tepeleme doldurmuş simit sepetini.
Bir tanede satmamış.
Haykırıyor.
Nerde bu devlet, nerde bu millet.
Güldüm.
Oda güldü.
Sonra bir pencereden bir millet simitçi diye çağrınca, gözleri güldü.
Akşama eve rızkını götürecekti.
Bu ülkede milyonların rızkı batıyı koruma adına geride kaldı.
Kemer sıktı Anadolu.
Kemeri de hep halk sıktı.

Simidiye.
Bir zamanlar sonra soğuk savaşın bitmesine az kala ülkemizde 1984’de terör başladı.
Soğuk savaş bitmiş.
Nato ne yapacağını şaşırmış.
Ülkenin, Anadolu’nun yüreğine, ellerinin arasına aldığı beynine terör düşmüştü.
O gün doğanlar bugün 25 yaşındalar.
O gün doğanlar bugün doktor oldular, tusa girdiler.
Bir kısmının adı ilaç yolsuzluğuna karıştı.
Neşter davası dendi, bir kısmı ise ilaç firması temsilcilerine teslim oldular.
Hala sağlık sistemini çözemedik.
Aile hekimliği, sağlık ocakları tahribatına dönüştü.
Bir kısım kızımız töre cinayetine kurban gitti.
Hala eğitimi çözemedik.
Hala yoksullarımızın çocukları okuyamıyor.
Hala eğitimde fırsat eşitliği adına Yüksel’de gösteriler yapılıyor.
Bir kısım insanlar çok ama çok zengin oldular.
Bir kısım insanlar ise daha da fukara.
Fukaralara sosyal güvenliklerine kavuşuncaya kadar yeşil kartlar verildi.
Bir kısım zenginlerde yeşillendi bu ara.
Haram memlekette çoğaldı.
Helal sokakta görülünce vurulur oldu.
Bir kısım gençler.
Ah baba ah dedi.
Kapatacaktın 1984’de,Pursaklar’da o arsayı şimdi çalışmama gerek kalmayacaktı.
Yiyecektim pavyonlarda barlarda parayı.
Çünkü ülkenin nerede ise bütün televizyonlarında barları, gece kulüplerini havadan kazanmayı, havadan savurmayı anlatan lümpen yayınlarıyla doluydu.

Simidiye.
25 yılda yine eğitime, sağlığa, çevreye, ekonomiye ayıracağımız parayı teröre yatırdık.
44 yıl boyunca batıyı korumak adına, kendimizi komünistlerden korumak adına sağlıktan, ekonomiden daha fazla parayı silaha ayırıyorduk.
Batı ne derse IMF’siyle, kurum,kuruluşlarıyla.
Sonra daha kendimize gelmeden bu parayı bu kez, teröre ayırmaya başladık.

Simidiye.
Sabahın zemherisinde, ılığında, o binlerce kılığa girmiş kızılın, mavinin grinin yüzlerine yansımasında, sıcak simit fırınlarından Ankara sokaklarına dağılıyordu simitçiler.
Kimi on yaşında, kimi on beş, kimi altmış yaşında simitçinin milyonlarca değişik seslenişinde.
Bir akıllı çıkıp da bunu tez konusu niye yapmaz.
Örneğin ‘Anadolu simitçi seslenişleri’.
Güneşin bulutların, rüzgârın aşkında dansında simidiye diye bağırıyorlardı, simitçiler, simitlerini soğutmadan.
Bu ülkede onundaki çocuk da sigara içiyordu, çünkü ekmeğini kendi kazanıyordu.
Altmışında katrana dönmüş bronşlarına yine bir katran tabakasını gönderen ihtiyar simitçide.

İlhami Şenol
Kayıt Tarihi : 31.8.2009 23:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlhami Şenol