Şu boz dumanlı dağların dili olsam.
Yaylakların kışlakların çiti olsam.
Kara Kuyu'm,Sarı Kaya’m,kuşların kekliğin çın çın öter.
'Kale'nin top yeri' maziden izler taşır.
Kızlar Kalesi hangi atlıyı gözler.
Kısık Kaya'm,Kara Dere’m bağrında sakladığın tavşanları kimler vurur.
Ağaların Kömü şimdilerde boş durur.
Sıkıldığımda Hamo'nun Kömü meskenim olur.
Ala köpeklerin Telli Oluktan kaçırdığı
Soluğu Ayı Pınarında alan tazılar,kurtlardan ne haber.
Medetsiz' imi hangi sürü bekler.
Ağulu Otun hangi gözü sürmeliyi çelertir.
Keçilerim hangi taşta kalır.
Kekiğin, kuzu kulağının en tazesini Damlalı'dan getiririm.
Çarığım,çoraplarım hangi koyakta çürür.
Kanattığım sakızları kimler toplar.
Taş armudun karaltısı hep içimi ürpertir.
Gölgendeki serinliğin bensiz tadı mı çıkar.
İlk yazın saltanatı bir çırpıda gelir geçer.
Hele yağmurun yağışını görüver...
Gök bir kurşun gibi üzerine çöker.
Sıkıysa ıslanmayıver.
Hele hele,
Haziran sonu bir fırtına koptu mu,
Önüne katar yayığı,güğümü,sürahiyi,süpürgeyi,zembili
Karşı dereye dolduruverir.
Tayların,sıpaların; kuzuların,kartalların çığlığı biribirine karışır.
Çocukların ebemkuşağına doğru'yağ yağ yağmur,tekneler çamur...'Cümbüşü görülmeye değer..
Curutlara karışır ıslıklar havlamalar.
Unutamam ateşböceğini insan sanmamı var ya!
Dağbaşında yalnızlığımsa hiç sorma bana.
İkide bir sen de düşmesen aklıma...
20 Aralık 2009
Kayıt Tarihi : 20.12.2009 10:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!