Hayatım boyunca şu an olduğum yerde olabilmek için çalıştım; peki şimdi olmayacaksa ne zaman?
Değişmesini istemediğim tek şey -dayanışma olmaksızın- dayanaksız -bastonsuz- değneksiz - dimdik - yalnız evet tek başıma -korunaksız- kanıtlamalıyım kendimi. Ben başarmalıyım anlıyor musun bunu, tek başıma başarmalıyım.
Elimizde Şimdi Burda; Ve bir tek bu enstürmanımız var. Ve bunu çok iyi çalmamız gerek.
Elimde tek bir enstürman: kalem. Bunu da güzel çalamazsam vay halime! Bunu en cana yakın biçimde öttürmenin, kıvraklıkla tınlatmanın, esneklikle çınlatmanın, geniş bir nefesle üfleyip aksimoron yani türkçesi 'keskin ve aptalca' tıngırdatmanın, eşrafı çıldırasıya bir şehvetle fıldır fıldır oynatmanın zamanı gelmedi mi hâlâ? Ha!
Söyle, zamanı gelmedi mi?
Çalıyoruz çalıyoruz çalıyoruz! Peki ne çalıyoruz?
Ne çalıyorum? Ne çalıyorum? Ne çalıyorum?
Hangi nağmeler döküldü dökülecek sepete, hangileri içildi içilecek şerefe!
Uyku öncesi ninnilerim mi çınlıyor kulaklarda yoksa masal masal maniki yazılan, alıp verilen sözlerim mi? Yoksa adrenalin yüklü gerilim aksiyomlarından mütevelli atonal..
At onu! At onu!
İlgi çekiciliğin yapay olmaması gerek! Çekiciliğim - ya çekiciyimdir ya değilimdir; bu ilişkimin iki arası bir Cansu Deresi, bi öyle bi böylesi, kimine göre öyle, kimine göre böylesi lâzım değil -herkesin- hemfikir de olması gerek.
İzleyicilerim, okuyucularım yani bunun beş yıllık -en azından- garanti belgesini istemeliler benden. Ama önce kendime bunu garanti etmeliyim, çünkü hayatımı ilginçleştirmek isteyen benim. Çünkü gürültüyü alt etmenin tek çıkar yolu -daha güçlü gürültücü- olup gürül gürül çağlamaktır, meselâ bir çığlıkla: "Mükemmeli bulmak ve onu fethetmek nedir? " diyen; nedir tarif edin bana nedir tarif etmek mükemmeli?
Mesele bu değil, mi! Hah!
Bütün mesele de bu.
Çığlımız içimizde dürümlendi kaldı.
Bunu gerçekten başarmak istiyorum. Bu gordion düğümünü çözeceğim oturduğum yerden. Hayatımı ilginç bir hale sokmamın tek yolu, bu enstürmanı doğru -dürüst- çalmama bağlı. Çünkü bir kitle var varedilecek bu enstürmanla. Hem de coşkulu, hem de pervasız, hem de sayısız; saygılı saygısız, kaygılı kaygısız, kin ve sevgi, aşk ve nefret, dolu bir kitle. Hem dinleyen, hem okuyan, hem de yazan bir kitle. Ve hiçbirimizin hayatı daha bi parlak değil bir diğerimizden. Bunu da biliyoruz. Herşey hayatlarımızı ne denli ilginç kılabildiğimizle ilgili. Yaşamımız ancak bu şekilde en büyük anlamına kavuşmuş oluyor olacak belli ki.
Tıpkı geçmişimizde birilerinin yaptığı gibi, ben de şimdi gelecekteki birilerinin hayatlarına bu çok sesli enstürmanı sokuyorum bu yüzden.
Çünkü buna aşırı ihtiyacı olan biriyim.
Çünkü bu aşırılığa ihtiyacı olan çok sayıda insan var benim gibi. 7 bin kadar meselâ bi ilk etapta. Yedi bin kişinin -en azından- hayatlarına dokunabilmek ve onların hayatlarının -hikâyelerinde- bir kısmında dahi olsa - bir yer ediniyor olmak - yer parsellemek - üzerine de ne bir camii, ne bir avm, ne bir akm, ne plaza, ne iki bin on üç yıldızlı rezidans -rezil dans- ne de bir anfitiyatro - yapmaksızın çalmak ve gönülleri inşaa etmek inanılmaz bir zevk. Yani öyle olsa gerek. Öyle değil mi? Kitleler bundan var. İşte bunun için var! Bunun için varız! Bunun içinde varız..
Benim hayatımda, bugüne kadar, hayatımı renklendiren, canlandıran, beni gülücükleriyle oyalayan, duygularımdan beslenerek duygulardan duygulara sokup sokup çıkaran; zamanı - nedir ki zaman - anı - nedir ki an - unutturan, ne çok spesiyal işkenceci oldu. Görüyorum ki ben de tekniği az biraz kavramışım ve burda aynı zehir zemberek hissettirdiklerinin benzeri heyecanları, bu 7.000 kişiye hissettirmek arzusu duyuyorum.
İşte işlemem gereken motif bu bugün, sizlere beni dinlemeyi, dinletmeyi, beni okumayı, okutmayı öğretebilmek derdim.
Hergün bir konuda, bu konumdan yazabilir ya da çok çeşitli konular ve konumlardan ilgilerinizi çekebilirdim - çekebilirim - istedikçe - kendimi eğlendirirken sizleri de eğlendirebilirdim, onları da.. binleri de.. yüz binleri de.. milyarları da.. dünya çapında bir şöhretle bu masa başında hem de, hepinizle tek tek muhabbet edebilirim -e.- ağzınıza da sıçabilirim alt metinsel olarak- neden olmasın?
Bu gerçekten heyecan verici değil mi?
I-Ih! Olumsuz bir his uyanıyor. Nedir? Nedir yanlış olan bunda?
Zorlamayacağım söz veriyorum. Tarkan'ın dans ettirdiği gibi gibi 'söz söz.. hiç acımayacak"..
Asla zorlamayacağım tamamen özgürüm.
Bana bir kalem ustası lazımdı. Kendimi kalem ustası haline getirmeliydim. Bu kalem olağanüstü bir enstürman. Onun müziğini -evet müziğini- fotoğraflamalıydım - filmini çekmeliydim - onu uzayın en bilinmez derinliklerine kadar yeni yeni dünyalarla tanıştırmalı doldurmalıydım atmosferimi onunla.
Ama meliyim - malıyım - meli - malı - olma - malı - olmasın!
Ne yapacağım nasıl yapacağım ne zaman yapacağım.
Niyet belli. Budur. Şimdilik bu kadar. dır. dır dır.
Evet eğlence. Sabahın şu ilk saatleri 06:57 de benim için başlıyor bu eğlence. Şu an şu saatlerde üretiminde bulunduğum bu eğlence bir eğlence evet.
Ne? Sabah sporu! Hayır! Olay o değil! Bir yerden veri almalı. Bir yerden bir veri olmalı. Nerden?
Arabalar mı? Vızır vızır.. Bir sinyal sesi duyuluyor. Neyin sinyali olabilir? Çık bak. Balkona mı? Evet.
Aparman yöneticimiz, eşiyle beraber arabasına bindi, sahile indi. Sanırım. 10 dk. içinde -sonra- akdenizde yüzüyor olacaklar. Asfalttan -ezilmeden- karşıdan karşıya geçti kedi. Gördüm. Binamın tam karşısında inşaat halinde bir camii duruyor. Uzaktan uzağa arazideki şantiyede yarı beline dek çıplak bir işçi dolanmakta. Alt balkonumda da uyuyan bir komşu kadın var. Sanırım 10dk. ya kadar o da uyanmış olacak.
Birşeyler anlatmak lazım işin özü bu değil mi?
Anlatmak evet.
Yeni bir güne uyanışım. Uyanmışım işte. Horozlar ötmekte falan. Cadde üzerindeki içinde yaşadığım bu sitede, geçen vızır vızır araba seslerine rağmen eğlenceli bir şeyler anlatmak istiyorum. Öncelikle kendim için. Sonra bu ilginç eğlenceli anlatımı 7.000 kişilik bir internet -ne caddesi ne sokağı ne vatanı ne milliyeti olmayan- sitesiyle paylaşıma geçmeyi plânlıyorum. Şimdiden bunu plânlıyorum evet. Çok plâncıyım. Provocateur bir artiste! Evet.
Zaten konu da burdan açıldı. Öyle değil mi? Konu oradan açıldı oraya doğru akacak ister istemez.
Siteden Siteye ya da Sistem'e Sitem'e! başlığında da olabilirdi bu yazımın konusu mu diyelim artık başlığı mı? Her neyse. Ama hâlâ oyalanmaca.. hâlâ oyalanmaca.. Tam konuya gireceğim ki yorgun düşecek kolum ilk ısınma turumda. Asıl mecraya dalamayacağım yine bir türlü, bundan korkuyorum.
Ha. Belki de yolun sonu oraya varıyordur. Olabilir.
Çok uzak bir yere doğru gitmeye gerek olmadığından, eminim gerçi.
Bu eğlence şimdi ve burda olandır. Olan kadarıyla.
Şimdi Ve Burda dizisi gibi meselâ! Şimdi Ve Burda çeşitlemeleri. Fotoğraflarda gördüğünüz gibi. An an! Yaşananlar! Her dizinin bir başlama -pilot- bölümü olur. Bu da bir -pilot günüm- olsun benim meselâ! Ve kalemim için diyelim bir uçuş provası -denemesi- çekimi.
"Nasıl büyüdü bu çocuk, bir günde" demesinler yani. Bebekliği ve o ilk tohumların atılması da yer almalı bu uçuşta. Şöyle, alıştıra ılıştıra aramızı yapalım sevgili 7.000 site sakiniyle, sakince.
Doğrudan hitap edelim: Hey Merhaba! 7 binler! mi diyelim meselâ pat! diye.
Bu pek bi ukalaca gelen yüksek tınıyı kısmak gerektiğini düşünüyorum. Bu müzik böyle yazılmamalı bence de. Kaliteli bir beste kalitesiz bir sesle sunulmamalı. Bu işin de bir takım nüansları var muhakkak.
Neden eğlendiremeyeyim kendimi, sataşmadan? Evet. Doğrusu bu. Önemli olan, sataşmadan yaşanmalı bu ilişki. Hayır, hayır, hayııırr! Beni tdk'ya gönderme şimdi. Sataşmanın ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz. Gayet açık ve netim ben. Sataşma olmasın. İstemiyorum. Espri olsun -şaka olsun- tamam - ama sataşma - sataş ma! Asla!
Bana asla sataşma!
Peki. Tamam. Eğlenceli olacak biliyorum. Korkmuyorum.
Sonu gayet eğlenceli olacak; başlangıcı biraz, şöyle böyle, sallantıda da olsa, sonunda ritmi tutturacağıma eminim. Ama keşke.. etrafımda bir kaç.. kedi.. bir iki köpek.. kaplumbağa.. saksağan... papağan diyecektim... ne bileyim bir... sürüngen filan.. kobra mobra gibi.. anakonda filan olsa... aaa! neden zürafa değil? Maymun? Şempanze! Eğlencelidir. Hipopotam -su aygırı- bir kuşkonmaz mı acaba? ve fesleğen de olurdu -yani- yeterdi - yetebilirdi sadece canım... ki... işin bokunu çıkardım. Aaah!
İğrenç. Yani özüm.. bir.. özün özü özün sözü.. bir başıma hayâl etmek zorundayım, bir Orwell Hayvan Çiftliği yazmak istemiyorum elbet ama benim de kendime göre bi bildiğim vardır her halde, değil mi ya! Ne ukalaca bir cümle uluyorum giderek. Cümlelerim ulandıkça aslında içimde derin bin boşluk.. olduğunu anlıyorum. Hımmm. Eğlence mi demiştim az önce! Sabah sabah bütün günün içine etmekte olduğumu görüyorum sessiz ve çaresizce.
Hayır hayır hayır sakin olmalıyım!
Bilmediğimiz sular değil bu yüzmeye çalıştığımız orman!
Ah! İşe bak!
İşte bak, bu cümle de bile yenilgi var!
Ne cümle ama: Ormanda yüzmek!
Nedir bu şimdi?
Gel de açıkla anasına yandığımın millete!
Sinek!
Evet. Bir sinek... gerçek bir sinek.
İnanamıyorum.
Hem de gerçek bir sinek!
Takip edemiyorum! Aldı başımı gitti!
İnsanların dikkatini çekmek işte bu!
Böyle!
Neden bu kadar önemli? Mi?
Bu işi yapmak istiyorsam evet. Önemli. Hem de çok çok önemli. İyi bir okuyucu kitlesi edinebilmek istiyorsam dikkat çekici olmak zorundayım. Michael Jackson gibi meselâ! İyi de.. neyle? Neyle dikkat çekeceğim? İyi bir yazıyla elbet. De.. Ne demektir peki iyi bir yazı? Yani olsa olsa dikkat çekici bir yazı demektir. İyi, iyi de, dikkat çekici bir yazı ne anlatır? Herşeyi! Herşeyi anlatır!
Yok artık deve!
Bildiğimiz bilmediğimiz, gördüğümüz görmediğimiz, duyduğumuz duymadığımız, hayâl edip etmediğimiz, gittiğimiz gitmediğimiz, her yeri şeyi, her bir olayı anlatır! Anlatır! Anlatır! Anlatır da anlatır!
Tamam. Ama! Eğlence şiddete kaymasın ama! Aman! Yani.
Şöyle derin bir soluk alalım. Nedir bu paniğimiz? İlkin onu anlayalım. Neden panikledim? Panikledim evet.. panikledim panikledim... boşluğu gördükçe panikliyorum.
Her tarafımda uçsuz bucaksız bir boşluk var... o kadar alışmışız ki karşımıza dikilen hayū lā 'lara.. kentsel heyula'lar hem de bunlar... merkezsel.. medeniyetsel... boşluğu.. uçsuz bucasızlığı korkutucu buluyor, şüphe dolu bakışlarımız ve içine dalmaya ürkerek.. süzüyoruz.. süzülüyoruz o boşluktan oysa.. şu defterin gelecek sayfalarına - yazılmayı bekleyen - binlerce hayat - hayatımız - hayatlarımız - geleceğimiz - bu boşlukta - nereye ekeriz nadide tohumlarını düşünce zincirlerimizin.
Düşünceler de zincirlidir evet. Hiç biri -hiçbirimiz- sanıldığı kadar özgür ve özgün değiliz - değiller. Bugün bu halka -bu halkanın- bir önceki günkü halk - halka - halkalarına - halkımıza - geçmişteki halklarımızın - halkaları - halklarına - eklenmişler - ekliyiz - evet...
Bizi de ektiler bu uçsuz bucaksızlığa bir zamanlar birileri. Biz de bu boşluğa öyle doğduk.
Biz - ben - de.. geleceğimi -zi - n-neşelendirmeye ağıt yakıyorum şimdi ve burada boşluğuma bunları kazıyorum. Ki yarın da bu kazıntıların içinden - izinden devam edebileyim geri dönüşlerimizde kaybolmayalım elbirliğiyle. Diye.
Diyetimi ödüyorum.
Hayır.
Ben hikâyeci,
Ben masalcı,
Ben romancı değil;
Ben şair,
Ben oyuncu, oyunbaz bir şair.. şairane bir oyuncu..
Kelimelerimin müziğinde bestelemek istediğim bir senfononist..
Epeydir bakmamıştım aynama böyle boydan boya.. uzanmış..
Gidiyor muşum meğer.
Bu işte herşeye dokunan bir an.
Habibe Merih AtalayKayıt Tarihi : 31.8.2013 14:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
31 Ağustos 2013 Cumartesi 14:33:33

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!