'Yazı yetiştiriyorum saksılarda' diye düşünsem de az önce, ancak bu pek doğru değil çünkü yetiştirme derdim yok. Olmadı, hiç bir zaman da olmaz umarım. Ayrıca (ikinci anlamda) yetiştirdiğim bir şey dahi olsa bitki gibi meselâ onları da saksılarda yetiştirmezdim, işimin gereği ya da karakterimin gerçeği.
Evimde asla ne saksı çiçeği ne ağacı vs. bulundurmuyorum zira ben topraktan, hakikaten şunu anlıyorum: Toprak, benim bir gün içine gömüleceğim ve dibinde çürüyeceğim bir maddeden ibarettir. Bu nedenle belki de çiçekler ve bitkiler hep ölürler benim yuvamda. Yuvamda topraktan beslenen bir canlı barınmıyor yani özün sözü. Dolayısıyla ruhsal olarak kendimi ne çiçek ağaç ne kedi köpek at gibi canlılardan çok, onların metaforik yan anlamlarıyla dolduruyorum. Bu yaptığım işe konsantre olmamı daha da kolaylaştırıyor elbet.
İmajımda kedi okşar severim, köpeklerle koşarım.. atlarla yarışırım. Anakondaları emziririm.. E. Şimdi Burda; Ve yazısının, yağmura havaya güneşe ihtiyacı olmadan da bir şekilde çıktığını izlerim. Bu da beni bir yazı yolucusu yapıyor ister istemez.
Yazı yolucusu mu? Hayır yanlış okumadınız.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta