Şimdi biliyorum;
Kays ‘ın neden mecnunlara dönüp çöllere düştüğünü,
Neden Leyla ‘ya benzetemediğini, görünce Leyla ‘sını,
Biliyorum Kerem ‘in neler çektiğini,
Neden yanıp kül olduğunu kendi ateşiyle,
Neden dünyadan el-etek çekip canından usandığını,
Biliyorum nereden geldiğini, Ferhat ‘a dağ deldiren gücün
Ve neden perişan olduğunu Aşık Garip ‘in.
Çünkü; ne Aslı ‘dan farkı var elkızının,
Ne Leyla ‘dan, ne Şirin ‘den;
Bir ömür bıyu, bir yanıp kül olmadığım kaldı
Elinden.
Keşiş Dağları ardında kalmışım çarsız-çaresiz,
Mecnun ‘un başını yiyen çöllerde kalmışım,
Ferhat ‘ın canına okuyan kayalıklarda,
Düşmüşüm Aşık Garip ‘in yarenleri içine bir başıma,
Ne başımdan hayır kalmış, ne bedenimden,
Çöllerden, alevlerden, dağlardan kurtuldum da,
Bir türlü kurtulamadım
Kaderimden.
Narlanmış demirle nişan atmış yüreğime elkızı,
Varıp yanayım diye bir ömür boyu, kendi ateşimle,
Ten yanık, yürek kavruk, sönmez ateşler içinde ciğer,
Zaman zaman, yer yer, bir döven yürür durur üstümde,
Altı çakmaktaşlarıyla dişlenmiş
Ve dişleri bıçak gibi bilenmiş,
O hangi zavallıdır ki; bir büyük karasevdada
Kadere güvenmiş.
(ELKIZI ELLERKIZI isimli Serbest Şiirler 'inden >47-48/100)
İsmet BarlıoğluKayıt Tarihi : 24.3.2005 10:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!