Şimdi Artık Masallarda Ağlama Zamanları…

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Şimdi Artık Masallarda Ağlama Zamanları…

Şimdi artık masallarda ağlama zamanları…
Bir masal yazdık kendimize, adsız, rüzgârsız, sakin, kinden ve öfkeden uzak…

Belki de içinde biz tarifi yok, bizlik yok, benlik, senlik yok, sadece yaşanmamış aşkların kahramanları ve de karşıtları var…

Yalandan, riyadan, nefretten ve de tiksinmelerden uzak, sadakatin özü, sevmenin kökü varoluşun kutsal düşüncelerinin tarifi ve de uzak hasretin umulmaz isteklere dönüştürdüğü bir varoluş benliği…

Zamanları yok saydık…
Uzakları hiç edip, yakınlara yapıştırdık kendimizi…

Bir sen varlığının düşsel yapışması bu, ben varlığına koşuşu…

Oysa ne ben, ne de sen varsın bu yazımlardaki isteklerde… Ben kendimi yok saydım, seni de dışında tuttum ama kapı aralık ve sen o aralığı zorlayarak girme peşindesin…
Oysa ne güzeldir düşler, oysa ne çok isteklidir düşlerdeki hisler…

Camın arkasındaki sen varlığını, içimde hissettirmeye çalışan sen görüntün, buharlaşmakta olan sislerin adından gelen… Kaç zamanımı yok saydırdı bana… Bekleyişlerle…
Oysa ne güzelmiş acısız yaşam… Oysa ne güzelmiş seni düşleyerek yaşamak…

Bir an acı çekmeyen adamın gözlerini gördüm, parlak, kuru, gülümseyen dudakların üstündeki gülen gözleri gördüm…

Gözlerin dibindeki ışığı gördüm, özlem örtüsü almış omuzlarına…

Seni aradım göz diplerinde, bakışının, gülüşünün, mecburiyetlerinin gizlendiği koyu bakışları aradım…
Sevmeye susamış bakışların ardındaki beni gördüm, sanki ben olmayan hayâl ettiğim beni…
Suskun, şaşkın, acıya alışık dudakların üstündeki sevinç gülücüğünü gördüm…

Gözlerdeki hayretli bakışların ardındaki imkânsızlığını hissettim…

Söylenmemiş cümleler okunuyordu sanki yaprak dolusu yazılımlardan…
Peşpeşe yığılan istekler gördüm o yorgun bakışların diplerinde…

Binlerce sorular yığıldı… Kimdi bu ben dediğim ben? Sen dediğim sen?
Olmasını istediğim bir ben görüntüsüyle, sen miydin aradığım?

Ellerini düşündüm, bir an ellerimin içindeki parmaklarını, terlemiş avuçlarıma indi görüntüsü…
Sen bakışının ardına sığınan avuçlarıma kapanan ellerinden tekini gördüm… Titrek, terlemiş, çekingen ve hasreti avuçlarıma bırakan…
Biz kendimize bir masal yazmamış mıydık, hep bitmiş masallar mı ruhumuza işlemişti?
Bir kez olsun kendimize adsız bir masal yazamamıştık mı ki şaşkın duruyoruz içinde…
Biz bu masalın neden dışındaydık ve düşlerindeydik?
Birbirimizle başlayan hayatımız, neden şimdi bizsiz bu masalda?

Her düş masallarda kapı ardındaki alevlerin içinde mi kavrulurdu?

Sensiz, bensiz masallar duyulmamış, yazılmamış mıydı da kendimize masal dışı bir yer bulamadığımız gibi veya yaşayamadığımız gibi, şimdi masallarda bile yok muyuz?
Ben seni zorluyorum, sense hayatımı hiçliğe atıyorsun…
Sevmenin fukaralığı da mı olurmuş?
Oysa ne yoksunluklar çekmiştik de sevgi yoksunu hiç olmamıştık…

Yaşanmamışlığa masal denirmiş…
Bizse ne masallarda ne de yaşamda birbirimize tutunduk…

Bir kovalamaca bu…
Önce masal dışı kalmak, sonra yaşam dışı…
İşte bu yüzden yazılmamış belki de yaşanmamış aşkların masalı…

Oysa biz, bizsiz bir masal yazdık kendimize…
Adsız ve de renksiz… Siyah beyaz bir masal bu… Ve içinde gölge kovalayıcı…
Gölgelerimizin duvarlarda olduğu zamanlar bitti, duvarlar yıkıldı, gölgeler düştü yere yapıştı…
Artık isimsiz masallarda biz adsızlar bile yok…

Artık yorgun anıları yaşayanların gölgeleri yere düştü… Hareketsiz…
Kaybedilmiş duyguların ardına sığınan yalnızlık artık masallarda yaşıyor…

Şimdi artık masallarda ağlama zamanları…

Belki bir belirsizlik, belki de birbirinden habersiz korkular içinde masallara ağlamakla geçen duyarsız zamanları yaşam mecburiyeti…
Birbirlerine tutunamayanların aşklarının ağladıkları zamanlar…

Farkındasızlıkla geçmiş onca yaşam karelerine gülmek yerine şaşkın bakılara terk etme zamanı…
Birbirlerini görmeden görmek için çıldırdıkları zamanları masala gömen yürekler…

Kopmuş parçalarını masallarda birleştirenlerin uykusuzluklarını masallarda birleştirmelerinin zamanı…

Sakin ve sessiz, rüzgârsız, unutulmuşluk hikâyelerinin kahramanlarının, birbirleri için, ağladıkları zamanların ardı ardına geldiği kareler…
Unutulmuş ne kadar şarkıları varsa masalımsı isteklere yapıştırdıkları cam arkalarındaki dudak kıpırdatışları, mırıldandıkları zamanlar artık hepsi kendilerinin olmadığı masal anlatımlarında…

Ayrı ayrı yerlerde uyumaya çalışan yüreklerinin renklerinin uçmuş yüzleri ile avuç sıkışlarının ardında kalan hisler, hepsi yalnızımsı masallarda şimdi… Hem de isimsiz, bensiz, sensiz, bizsiz…

Söylenememiş cümlelerin ardına sığınmış bedenler artık yorgun…

Bastırılmış duyguların masallara sığındığı anlar bunlar…

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 12.11.2010 15:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    kalemine sağlık. güzel bir iç döküş.hayırlı bayramlar

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mustafa Yılmaz 4