Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizin İç Anadolu’ya açılan inci şehri Elâzığ’dan bin km ötede yer alan, yazar Yaşar Bozyiğit’in ifadeleriyle; “İç-Batı Anadolu’nun göbeğinde kültür ve medeniyet merkezlerinden birisi olan; “âlimler yatağı, veliler yurdu” övgülerine layık olan…” Kütahyanın kâh cennetten bir köşe olarak, kâh Kemal Sevgi’nin şiirinde “Küçük Bursa diyerek sana paye verirler” ifadeleriyle isimlendirilen Simav’a gidiyoruz.
Elâzığ’la Simav arasında o kadar benzerlikler var ki, bir tefavuk eseri olarak diyorum, Simav’ın yiğit ve kahraman Kaymakamı Samet Ercoşkun ve onun etrafında kenetlenen bizim Elâzığ’daki gibi ‘vakıf insan karekterindeki adsız kahramanlar’ bir büyük, bir ideal davayı omuzlamışlar.
Doğu ve Batı kültürünü bünyesinde buluşturan tarihi ve efsanevi Harput Şehrinin mirasını en iyi şekilde temsil eden Elazığ Şehrinden Uluslar arası Hazar Şiir akşamlarının hülasasını omuzlamlamış ‘bir Uludağ yürüyor’ sanki! Çağın idrakine meftun Simav İlçemizde, şairlerin, ediplerin, yazarların ve mütefekkirlerin gayretleriyle bir, ‘irfan mektebi’ açılıyor. Bu mektebin ilk muallimi ve onur konuğu her Elâzığlının yakından tanıdığı, zaman içre sırlarını bile paylaştığı ve kendilerine hemşerim dediği Atatürk Yüksek Kurum Başkanı Pror. Dr. Sadık Kemal Tural oluyorlar. Bizlere apayrı bir zevk ve haz verende bu faaliyetin şiirimizin usta kalemi Yahya Kemal Beyatlı anısına yapılmış olması. İstanbul’u, onu besleyen manevi kaynakları tanımanız için yarım asır önce aramızdan ayrılan Türk’ün medarı iftiharı bu usta kalemi mutlaka tanımamı gerekiyor. Dopdolu bir salo’nda, dopdolu bir ruhla Prof. Dr. Sadık Kemal Tural’ın o veciz hitabeleriyle yönettiği panelde Üstadı bir daha anma ve şiirlerini Rıdvan Çongur’un gönüllere akan berraklıkta bir su sesindeki huzur veren bir sükûtta dinleme fırsatını bulduk.
Efeler diyarı Simav’da şairler yürürken, dağların omuz omuza verdiğini bir daha hissettim. Yazımın başında da ifade etmeye çalışmıştım, Simav ile Elazığ’ın coğrafya ve manevi iklim olarak benzerliğini! Elâzığ, Doğu Anadolu’da ulaşım bakımından bir kilit noktada yer almaktaydı. Simav’da İç Batı Anadolu’nun kilit kasabası; Balıkesir, Uşak, Kütahya, Denizli, İzmir, Bursa altıgeni içerisinde, her petekten bal alan bir arı kovanını nasıl da andırmaktaydı.
Doğrusunu söylerseniz, Anadolu ikliminin o canlı ve efsunkâr havası bizleri büyüledi. Simav’da, ‘adalet dağıtan hâkim bir yürek’ vardı. O yürekte, Ahi Evran ruhunun yaşadığını hissettim. “Dışı içine esir,/ İçi dışına hâkim”/ Korku vicdana tesir,/Sevgi illete hekim/ Şiirden taşan nesir/Mısralar asıl rakım/Payda da ortak kesir/Ortak gayeye hâkim/Gölgeler mi bize sır/Aynaya düşmüş resim.”
Bir resim düşüyor aynaya; ‘hayratı bütün damarlarıyla besleyen’ bir resim! Bir değil, binler aklı, bir yürekte saklayan bir mübarek dava nasıl da aksiyon haline gelmiş onu büyük bir aşkla, vecdle bir daha yaşadım. Dile kolay, Simav Belediye Başkanlığının nezaretinde; 40 kazan et, 8 kazan helva ve dahası; çorbası, pilavı, hoşabı 70 yıl devam eden dualı ve âminli bir gelenekle bir ummanı andıran sofralar halinde birlikte hazırlanıyor. “sevgi illete hekim” olmuş, hazırlanan binler sofralarında! Şairdeki sadakat bayrağı, bir vefa burcu bulmaş Simav’da! Bütün yüzler, size Hakk’a niyazı hatırlatan bir rıh olgunluğunda!
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta