Çıplak ayaklarımızla
basıyorduk dikenlere..
Bile bile acıtıyorduk canımızı,
bile bile akıtıyorduk kanımızı...
Yaramız iyileşmeden
açıyorduk bir yara daha...
Neydi yaptığımız?
Kimeydi kastımız?
Barış diye
bağırıyorduk kavgalarımızda...
Kavgayla barış olurmuydu?
Bir fotoğrafımız da yoktu
anı diye saklayacak..
Anımıza ortak kimsemiz bile yoktu..
Arkamızdan ağlayacak
gözyaşlarıda....
Umutlarıda yoktu
biz onları kurutmuştuk oysa...
Çıplak ayaklarımızla
basıyorduk dikenlere....
Koşmaktan unutmuştuk
yürümeyi....
Pişmanlığımız had safhaya çıkmıştı
pişman olamıyorduk...
Dudaklarımız büzülmüştü
gülemiyorduk..
Bileklerimiz
kelepçe arıyordu belki...
Elimizi uzatamıyorduk..
Ölmek istiyorduk belki de...
Yinede gönlüm dağlarda diye
Ölemiyorduk...
Çıplak ayaklarımızla
basıyorduk dikenlere...
Yine de yaşıyorduk.
Epey bir zaman geçmiş, hasretin ardından
Yine düşlerim yollarda ve gözlerim kapıda
arar seni... Bugün özlem kokuyorum,
korku kokuyorum,
çaresizlik kokuyorum.
Buram buram ulaşılmazlık kokuyorum;
Parfüm niyetine...
Sen ki beni görmezden gelen sevgili,
yüreği kinle dürtülmüş pişmanlığın
hıçkırıklarıyla attın uçurumlara...
Yaşanmamış hislerin korkusuda mı yoktu sende?
Özlem uyandırmadı mı yüreğini...
Çaresizlik değildi bunun adı...
Beni çoktan gömmüştün
duvarlar ördüğün düşlerine...
Çoktan ölmüştüm...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!