Şile Esintileri Şiiri - Ulaş Başar Gezgin

Ulaş Başar Gezgin
124

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Şile Esintileri

Hangi çubuk bırakmış o izi, belli değil başlangıcı bitişi.

Bir deniz canlısı da kuma takılmış, bir deniz anası,
Adımlarımız arasında, belki de, iyiden iyiye yaralı.
Artık derisi çatlamış, karaya vurmuş yavru yunusun.
Donmuş kalmış yüzünde, o güleç bakışı.

Kum tepelerine dönmüş de sırtını; vermiş de yüzünü Karadeniz’e,
Ne yapar o kadın? Samanlar arasında ve ağaç kütüklerinin
Hangi umudun adı?

Bulutlara göre mi dalga rengi seçer doğa, çıkmadan her sabah sokağa?
Kumullara göre mi seçer, yükselecek otları, var kalacak taşları...

İzin vermez kimsenin kendilerine ayak basmasına o kaya adalar.
Bir anlamı vardır elbet, ikiye bölünmüşse mısır ekmeği.
Bunu söylememiş miydi yoğun bir tempoda çalışan cankurtaranlar?

Nar ve şeftali, üzüm ve ahududu
Domates ve kavun, böğürtlen ve kuşburnu.
Ele avuca sığmaz, topladıklarımız bahçeden.
Buluşurlar onlar, 25 nolu evde, sakin.

Sofra bezlerine sarılmış köy ekmeği
İçiçe geçmiş saksı çiçekleriyle bahçe çiçekleri
Hangi dağ idi görünen, ahşap evin çeperlerinden
Göllenme, derelenme yolunda su birikintileri.

Belli belirsiz bir çift, uzaklarda, belki de bir Karadeniz serabı,
Sıcaktan değil kumdan gelir düşlerin ağırlığı.
Ve tepelerde, dalgaları yenmenin heyecanıyla tek başına bir çalı.

Bildiğimiz bilmediğimiz deniz otları; ne kadar değişebilirler ki,
Ayak bastıklarında karaya, mekan tuttuklarında sahili...

Mercanlarladır onların kardeşliği, yarı-fosil, yarı-canlı.
Geçmişin kaydını tutar kalker kayalıkları,
Dalgaların gelip götürücülüğüne karşı,
Kalıcılığa övgüdür onların oyukları.

Gümrük dairesidir dalgakıranlar denizler diyarının,
Bu nedenle, dalgaların kimi zaman, götürmesine insanları
Şaşmamalı.

Fırtınalı günlerde isteksiz bir kurtarıcı, bu deniz feneri,
Siyah-beyaz gövdesi ve kimbilir hangi renkte,
İçimizdeki çocuklukların gömleği...

Bizi en iyi saklayan yerdir, sualtı mağaları,
Çünkü çocukluğun ekrana kilitleyici Hazine Adası,
Buradadır, belli.

Denize açılan, kendini adeta bırakan ağaç,
Batık gemilerde yitirdiğimiz mülteciler gibi.

Birikmiştir söyleyecekleri, limana bağlı gemilerin,
Bir dekor değildir elbet, turuncu can simitleri.
Halatları kopartacakları günleri bekliyorlar belli.

Kuşlara sökmez, sökmez çiçeklere,
Liman ambarlarının dikenli telleri.
Şimdi bükülmemişse bir daha hiç bükülmez,
Adem kaptanın direkleri.
Ağırdır hayat, sığmaz konteynırlara Van’daki gibi,
Vinçlerin eskimesinden eprimesinden belli.

Kültür merkezine dönüştürülen şehir hatları vapuru,
Bir gönderme yapıyor kültürsüz kentlere temelli.
Tutmazsa bu öneri, sandallara binip kaçacak mürettebat,
Ama önce çocukları bindirmeli.

Dalgalar doldurur sorun değil, boş kalırsa, kırıklı taş blokları.
Video mu çekersin, fotoğraf mı çekersin orada, Karadeniz’in iznine bağlı.
Az hamsi yediysen bu yıl, az mısır ekmeği,
Çıkar sudan çeker içine seni, Karadeniz Canavarı.

İple, telle parsellenmiş köy kabristanı,
Büyükşehir yasasının armağanı...
Yakışır çok yakışır, bu sözlere, ‘belliydi’ nakaratı.
Mecalimiz kalmaz ama sonra, geriye dönüp bakmaya.

Hangi çubuk bırakmış o izi, belli değil başlangıcı bitişi.

17-18 Ağustos 2013, Şile
3 Aralık 2013, Kartal

Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Haiyan Tayfunu: Şiirler 2013 [Typhoon Haiyan: Poetry].

Ulaş Başar Gezgin
Kayıt Tarihi : 9.8.2022 01:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!