güneşe tüküren bulutun gizli karanlığında doğduğu şehri yakan çocuğun ayıklanmış sabahında taştan kaleler yaptık biz kırmızıdan gölgesiz cismin soğuk ışığında gözyaşlarını kirpiklerinde saklayan kadın beni özlemiyor musunuz ey analar uzaklarda yanınızda duyulmayacak çığlıklardayım silahına tüküren askerin aksi tutukluğunda gölgemi gövdemden çalan gecenin fakir soğuğunda yukarılarda yere düşenlerin erişemeyeceği sonsuzluklardayım
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim