Sözler gerekli miydi çaresizliğimi anlatırken?
Gözlerimden okunmaz mıydı kırgınlıklarım?
Bir kaç kelime için dudak oynatmaya ne gerek vardı,
Seni anlayan insan hep anlardı.
Elimde bir demet beyaz papatya,
Seni bekliyorum kahverengi bir bankta.
Limandan çok uzakta, bir küçük parkta,
Çocuklar gelip geçiyor, kumrular uçuşuyor,
Sevenler kavuşuyor, mavi göğün altında.
Göğüs kafesimde yaralı güvercin,
Zihnimin köşesinde yazılı ismin.
Dert yağmurlarımın ıslattığı,
Bir demet beyaz gül gibisin.
Suyunu versem yeşerirsin,
Vermezsem beni terk edersin.
Gökyüzünün gri bulutları kalbimiz kadar kararmadan önce,
Boyamalıyız gökyüzünü, sevgi dolu bir renge.
Bırakırsak şayet kalplerimizde ki sevgiyi yanlış kişilere,
O zaman ağlar bulutlarımız her gece.
Boyanır gökyüzü kap kara bir renge.
Şimdi ruhum terk ederken bedenimi,
Gözlerini arıyorum her yerde.
Lakin onlar bende değil, şuan başka gözlerde.
Her gece uyanırım kabuslarımla,
bir umut bakarım yatağın kenarına.
Belki çarşafın kırışıklığı, belki yorganın dakınıklığı,
görmeyi beklerim, bir küçük umut ışığı.
Hissetmek isterim bedenim de sıcaklığı,
sarılsın isterim umudun son parçaları.
Kalp hep yara alır,
Sevdiklerinden, hayattan, yaşamdan.
Ama en çok da sevdiği kişiden oluşan yaralar kanar, kabuk tutsa da bir gün tekrar kanar.
Ama kalp sever, her ne kadar kanasa da,
bir gün kanında boğulacağını bile bile sever.
Vücudumda ki yaralar, gün geçtikçe kanarlar.
Kalbimde ki papatyalar, gün geçtikçe solarlar.
Gözlerimde ki bulutlar, gün geçtikçe ağlarlar.
Ve her şeyim en sonunda,
Bu dünyadan, yavaş yavaş kaybolurlar.
Ölümün kıyısında, dalgaları bekleyen balık gibi,
Ölümün kollarında, senin gelmeni bekliyorum.
Sessizliğin tablosu gibi bakıyordu gözlerin,
ben o bakışları her gün daha çok özlerim.
'Sensizliğin' tablosunda geçer bu dizelerim,
bir gün okursa ağlasın benliğin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!