Sil Baştan... Şiiri - Uğur Deniz Ülkegül

Uğur Deniz Ülkegül
279

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Sil Baştan...

Beni arıyorsan,önce kendini bulmalısın..
Aynalara bakıp durma boşuna..
Yanıltır yüzünde duran gülüş seni..
Duymak istiyorsan kalbinin sesini,
Yüreğime sormalısın....”
'On İkinci Mektup'

3 Ağustos 2002….

Dün gece erken döndüm eve..Tenhaydı sokaklar….
Belli ki yağmur,öylesine bir uğrayıp geçmişti üstümüzden,ıslaktı kaldırımlar...
Yavaş yavaş gözlerini yumuyordu şehir..
Bir ekip otosu kenara çekmiş,sohbet ediyordu bir sokak fahişesiyle,
Yalpalayarak yol alıyordu bir ayyaş elinden bırakmadığı şişesiyle
Ve bir adam saatine bakıp duruyordu telaşlı,
Belkide randevusuna geç kalmak endişesiyle…

Yorgundum ve ruhuma ağır geliyordu sanki bütün vücudum..
Avuçlarıma bıraktığın yalnızlığı taşıyamıyordu artık ellerim..
Kavgalıydı düşüncelerim bu kentin sokaklarıyla…
Öyle bir zamandı işte..Sonbahardı sıradan bir gün..
Dalından kopar gibi düştün yüreğimden,mevsim yapraklarıyla…

Çekmeceye atıp bıraktığım,yıllarca hiç dokunmadığım,bir kez olsun açıp okumadığım mektupların geldi aklıma..Ne yazmıştın ki? Ne diyebilmiştin onca zaman sonra..Bir vicdan muhasebesi miydi tuttuğun? Bir özür beyanı mıydı kelimelerde dizdiğin? Kaderin tarifi miydi ağır aksak cümlelerde ifade ettiğin? Ne fark ederdi? İki ayrı şehirde iki ayrı yürek değil miydi aynı acılar,aynı özlemler ve aynı yenilgiler ortasında yalnızlığa mahkum ettiğin..
Niye yazmıştın ki?

27 Ekim 2004

O Ağustos gecesi hiç yaşanmamış olabilirdi..
O akşam gecenin karanlığında eve doğru yol aldığım vakit
Başıma bir çok hadise gelebilirdi..
Trafik kazası geçirebilirdim,
Bir serseri bir hırsız yolumu kesebilir beni bıçaklayıp kaçabilirdi..
Kafama saksı düşebilir,beyin travması geçirebilir,
Hafızamı kaybedilir,kalbim tutabilirdi..

Ölüm o kadar kolay buluyordu ki bu ülkede insanları,O kadar saçma sapan,o kadar ucuz kaybediliyordu ki hayatlar,o akşam o insanlardan biri olmamam için hiçbir sebep yoktu diye düşünüyorum..Ama o akşam bunların hiç biri olmadı..

Elim çekmeceye uzandığı vakit tam dört yıl boyunca bana gönderdiğin mektupları elime alırken belki de sana yazacağım,yazmak istediğim satırların bir çoğunu kafamda sıralamıştım bile..Yıllarca bir sisin ortasında saklı duran duygularım en çıplak haliyle karşımda duruyor gibiydi..Senden nefret ediyordum,seni özlemiştim,sana kızmıştım ve seni…Seni hala çok seviyordum..

Evleniyorum ben demiştin telefonda..Üzgünüm..Ailem böyle istedi..
Söylemiştim dedin.. Bizde Töreler vardır..Karşı gelmek olmaz..Benden duysan daha iyi..Düğünüm bir ay sonra..“Gizliden gel istersen” demiştin..
”Gel ki son kez görebileyim seni”…Kaçalım dedim sana…. Böyle şeyler düşünme dedin..Vururlar bizi..Yaşatmazlar..Nereye gitsek bırakmazlar,
bulurlar izimizi…Ölümde olsa sonunda ne çıkar..Korkuyor musun ölümden dedim..Oysa biz ne ölümlere meydan okumuştuk..”Hayır ölmekten değil” dedin..” “ölmenden korkuyorum…” “Her zaman korktum bundan”

”Sen kal” dedim telefonu kapatırken..
”Bunu isteme benden” dedin..
”Biliyorsun” “Ben kalamam artık..
Ama bir yanım hep senle kalacak..”
“Unutma beni” dedin..”
'Unut beni” diyebildim boğazıma takılırken sözler..

Dört yılda gönderilmiş on üç zarf..Birinciyi açtığım zaman kızgınlığımı da koymuştum masanın üzerine..İkinciyi açtığım da hala öfkeyle okuyordum yazdıklarını..Üç,dört,beş derken özlem ağır basmaya başladı..Nasıl da özlemişim gülüşünü..Altıncıda buruk bir sevinç yaşadım nedendir bilinmez…Bir kızın olmuş..Deniz koymuşsun adını..Maviymiş gözleri senin gibi, öyle diyorsun…Yedincide iki yaşına basmış,kırmızı kurdeleler takıyormuşsun saçlarına.. Sekizinci mektubunda ağlamışsın yazarken..Mürekkebi dağıtmış gözyaşın..Batsın bu töre diyorsun..Dokuzuncu mektubun sitem dolu..Hiç mi kıymetim yoktu nazarında demişsin..Bir söz,bir cevap,bir selamı bana çok mu görüyorsun..Rahatsızmışsın biraz..Çabuk yoruluyor,çabuk elden ayaktan kesiliyormuşsun..Öyle demişsin onuncuda..Doktor Allah’tan ümit kesilmez demiş..Güçlü olmak gerekliymiş.Teşhis konmuş,kesin tanı Kan kanseriymiş.
Doktor Allah’tan…..Ümit kesilmez…..Demiş….Güçlü..Olmak…..
Gerekliymiş…Teşhis…Kan...Kans……! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !

Hani bazen…
Küt! Diye tepetaklak yere düşer yürek!
Durur zaman..
Kaybolur yer mekan..
Hani küçülür zerre misali,un ufak olur yeryüzü..
Hani iflas eder akıl,biter nefesi ciğerlerin,
Uğraşır dururda insan,bir türlü bir araya getiremez sözü…

Ne kadar böyle kaldım bilmiyorum..
Kaskatı kesildim..Taş oldum..
Sustum katılırcasına kendimle sırdaş oldum…
Savruldum havaya,gözlerime seyirtti varlığım,
Küçüldüm bir damla kadar…Yaş oldum…

Töreye küfrettim,ayrılığa küfrettim,yalnızlığa küfrettim,sensizliğe küfrettim sonra…. Açmadım diye mektuplarını,okumadım diye yazdıklarını kendime küfrettim....

Oysa hep geç kalışlar çıkmıştı karşımıza..
Erkenci yol alışlarımız,yola çıkışlarımız bazen,değiştirmedi zamanı..
Kaçamak saatler çaldık zamandan hepsi bu…
Yaramaz çocuklar gibi tatlı gülüşler aşırdık birbirimizin hayatından..
Kavgalarımız bile eğreti duruyordu sokak aralarında,
Bütün arama emirlerinde sen buldun beni,
Bütün firari kaçışlarımın yoldaşı oldun..
En güzel hayalleri biz kurardık sırtımızı toprağa verip,
En beyaz umut bizimkisiydi bulutlardan seçtiğimiz,
Ön özgür kırlangıca biz ekmek verirdik pencereye konan..
En komik şakaları sen yapardın bana,
En beceriksiz aşçı sendin,en önce hep sen uyanırdın…
Ortak eylem ürünü izmaritlerimiz dolardı kül tabağına,
Sabaha kadar oturup yazdıklarımı beğenmezdin,
Sil baştan derdin hep…Sil baştan..
Sevmenin en zor anında…Yanımda sen vardın…

Nedir bu? Bir şaka mı?
Kızgınlığıma söylediğin bir yalan mı?
Ama yalan söylemezsin ki sen..
Ne yazdın sonra ki mektuplarda..Neyi anlattın..
Ölümün tarifini nasıl yapacaksın bana..
Yokluğun resmini hangi renkle boyayacaksın..
Bütün yolları kapattığın gibi aramızda,
Şimdi o küçük,o tek,o zayıf ihtimalide ortadan kaldıracaksın..

”Neden bilmiyorum ama,ölüme yaklaştığım her saat biraz daha hafiflediğimi hissediyorum…Hayatın sona erişiyle doğru orantılı olarak hüzünde azalıyor insanın yüreğinde sanki…Acı hissetmiyorum artık eskisi kadar..Oysa haksızlık bu…Çünkü ben yeterince acıttım insanların canını..En çokta senin yakışıklı..Senin canını acıttım,bunu biliyorum..Ama son mektuptan sonra biraz olsun rahatladım..İhtimaldir ki diyorum (İnşallah öyledir) yazdıklarım eline ulaşmıyor..Yada hiç birini açmadın yaktın,veya odanın bir köşesine attın öylece duruyor..Yoksa iki elin kanda olsa gelirdin,biliyorum..Sahi…Gelirdin değil mi? Neyse..Bir gün affedersin umarım..İki şey var yanıma alamıyorum diye üzüldüğüm…Biri sen…Biri kızım..Biri gönül hoşluğum..Biri kalp sızım..Dilerdim ki tüm hayatım size adanmış olsun..Ama kabul et artık..Şöyle yada böyle..Ben bir hayırsızım…Ve bu hayırsız insan,seni çok sevdi…Her daim…Bilesin…”
'On Birinci Mektup'

Hep geç kalışlar çıkmıştı karşımıza..
Erkenci yol alışlarımız,yola çıkışlarımız bazen,değiştirmedi zamanı..
Kaçamak saatler çaldık zamandan hepsi bu…
Yaramaz çocuklar gibi tatlı gülüşler aşırdık birbirimizin hayatından..
Ve ben…Hiç sevmedim yazdığın son mektubu..
Yakışmamış resminde duran gülüşe yazdıkların..
Sil bütün harfleri hayatın müsvettesinden..
Sil baştan yolla yüreğini bana…Sil baştan…….

Uğur Deniz Ülkegül
Kayıt Tarihi : 2.11.2004 21:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Uğur Deniz Ülkegül