Balkon güzel bu ara...
Güzellik salâhı gözlerimin.
Selam verdim çınara.
Konuşmayacak biliyorum
Annem beni çağırıyor...
Uçamıyorum…
Balkon güzel, gerçeği vuruyor göze.
Gerçeği sevmiyorum güzelden çok...
Güzel; yanağından Diyarbakır kopardığım gamze.
Güzel yakıcı. Güzellik aldatıcı….
Kelebek hayatı boyuyor renginize.
Siz sorun mesela, cevaplamayacağım.
“Neden” güzelden de öte.. acı ve sıkıcı
Zorunluluğun prangasını sezersiniz,
Çelişkinin zindanında..
Baktım, gece kalkacak gözlerimden.
“Bilmediğimden korkuyorum.
Bilmekten daha çok korkuyorum.”
Unutmuşluğun ihaneti çarptı ya şairliğimi…
Unuttum, şiiri sadece sevsin diye yazdığımı.
Unuttum, yazılmış şiiri cehennem de yaktığımı.
Kelimeleri kendime imal ettiğimi…
Sanat döldü.
Yeniyi, yeniden konuşan tazecikti..
Dinlenmişti.
Göz aynı, tablo aynı,
Tekrar görmüştü
Ete kemiğe bürünmüştü,
Görünmüştü.
Sanat ölmüştü…
Oysa, kapalı kapının sırrı hep baki.
Gizemi saçılan her kanat sıkıcı.
O kapımı çalan leyla ise, leyla sıkıcı..
Leyla yıldızlara fon kara,
Leyla gözlerime inen gece...
O geceyi çekerse gözlerim,
Çınar küser, ben küserim.
O şahane sır, sır ise, sır kalıcı…..
Her sır olmayan sık ise, sık sıkıcı..
Mutlu olmak son ise, mutluluk sıkıcı...
O kapıyı bir daha çalmıyor isem, kapı,
O tabloya bir daha bakmıyor isem, tablo sıkıcı...
Her baktığım, aynı ise,
Hep baktığım, aynı ise,
Baktığım, hep aynı ise, bakmak sıkıcı...
Semaya duran yapraktaki huzur, rüzgar ile ulumuş
Sıcak çay da yüzen çöpün sükuneti… o bulmuş
O halde perdeyi çekin diyeceğim ama sakın, kalsın.
Sadece perdenin ötesi kalıcı….
Neden uçamıyorum mesela..
Ateş yakacak,
Her ateş yakacak,
Çınar barışmayacaksa ateşle… sıkıcı…
Merdivene gelip dayanmayacaksa balkon.
Bir daha hiddetlenmeyecekse gökler..
Böyle arz’ı endam edecekse yıldızlar,
Parmak izimi yansıtmayacaksa Ay’daki çatlaklar, sıkıcı...
“Neden” ağlanır bilmiyorum...
Arkamı dönerim ağlarken, sarılırım yalnızlığa
Hiçliğin gözlerine boşaltırım yaşları.
Oltamın ucunda çaresiz umudum
Neden, “Neden”li sorular avlar?
Anlamı yok attığım bu bakışın.
Bakacağımın bir sonsuz ötesi karanlıksa.
Her yol bir doğum doğururdu oysa.
Hiçliğime ağlıyorum.
Ne dostun savaş sözleri,
Ne barışmayan çınar,
Ağlıyorum kendime acımadan,
Gizli köşelerde ve gece
Ne bir göz vardı kırıcı,
Ne de midemde ki sancı,
Evet, başımı eğiyorum hep, ağlarken.
Kapanıyorum içimin ayaklarına…
Arkamı dönüyorum, ağlarken.
Sarılıyorum yalnızlığın boynuna...
Sarılıyorum boynumun yalnızlığına …
Secdede direk, ağlıyorum..
Gömüyorum kafamı kumlu bir uçurumun kenarına
Çağırın Eflatun’u
Dibindeki gölgem ise, uçurumun ucundaki kim?
Uçamıyorum mesela...
Uzatıyorum ellerimi semaya, ağlıyorum.
Uzatıyorum ellerimi, semaya ağlıyorum.
Küskün...
Sonsuz sessizlikle konuşuyor, kendime acımıyorum
Sonsuz,sessizlikle konuşuyor,kendime acımıyorum
Her renk bir trajedi çıkarır açığa
Hep bir çocuk oyununun peşi sıra koşuyorum…
Umudumu üflüyorum balçığa…
Gördüğüme atılan kulaç’ın gözleri yorgun..
Ötesine, bir dahaki ötesine….
Dahası, bir daha atılacak kulaç sıkıcı…
Her varacağım liman son ise,
Her sonun sonu sıkıcı..
O balkonun kenarına düşen cam yaprak.
Çarpmadan taşa… önce düşecek…
Kalbime aşık okun ucu,
Saplanmadan bedene… önce gidecek.
Mesela, gözler yaratılmamış bir rengi görmeyecek. Gökkuşağı sıkıcı…
Kumsaldaki her kum, torbadaki un tanesini bilmeyecek
Ekmeğe tüm saygılarımla beraber..
Bir kadın olmalı mesela..
Çok çirkin.
Ben Jön olmalıyım, sevmelim talihsizliğimi.
Fırçam olmalı, sırat gibi ipince...
Ömrümü tek tabloya boyamalıyım..
Görünmez olmalı renkler, bilinmez olmalı
Bir de gece çizmeliyim önüne.
Tek kendine kalmalı..
Çizmeliyim
Taş, ağaç, gök, zeytin, incir, örümcek..
Kılcal damarlarımda sezmeliyim,
Bulamamalıyım…. Bulamamalıyım…..
Sadece aramalıyım… aramalıyım….
Sadece aramalıyım bazen tuvalden taşarak.
Bir vakit, bir yaşam, bir kaldırım, vitrindeki yaldızlar, Ve renksiz, kendim boyamalıyım kendimi...
Çizmeliyim elimi...
“Zorunda” olmaktan hür.
Sonra elimden tutup uçmalıyım anneme...
Sevdiğimi biliyor.
Bence “O”da seviyor.
İsyan mı bu, günah mı?
Şimdilik sadece yüzüyor, özgürlük kumsalda...
Hiç yaratır mıydı o zaman?
Cevabı verilmeyeni,
Neden? peki neden? , sadece neden?
Benim gibi aciz onlarda.
Korkuyorum kelimelerden,
And olsun içinde aradığımı bilmediğim balçığa...
And olsun gecenin örtüğü apaçık açığa
Onu seviyorum…..
Sevgi, konacak rengi bulunmayan, gökkuşağında rengarenk kelebek gibi.
Sevmeyi “O” öğretmiş mesela..
Ağlamayı “O” öğretmiş
Peki “neden” uçamıyorum?
Denesem mi balkon da?
Baktım, gece kalkmış gözlerimden
Korkuyorum...
Kayıt Tarihi : 27.9.2016 12:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!