Şikâyetnâme Şiiri - Halil Işık

Halil Işık
52

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Şikâyetnâme

“dehr bir bâzârdır her kim metâın arz eder
ehl-i dünya sîm ü zer ehl-i hüner fazl u kemal”(Fuzûlî)

herkesten çok yorgunum baba,

rüzgâr sert esti bana,

gecelerim doldurmuyor, gülden heybemi,

şarkılarım köpürmüyor eskisi gibi…

pabuçlarım soluk; işe geç kalmış,

boyasız bi’ palyaçoyum,

apaçık okunan bi’ hüzün dalgasıyım…

suyum ısınmıyor baba; her yanım buz,

sesime mânâ veremiyorum,

gözlerim, çirkin çıkıyor, fotoğraflarda…

………………………………………………………….

dünya; eğreti gelin baba,

içime kaçtı, dünyanın kiri,

bozuk düşlerimin bekâreti…

sırtıma vurulunca, hayatın semeri,

anladım ettiğim eşeklikleri…

baba bana kızma;

gözlerim ağrıyor, susmaktan;

sen, böyle cevapsız sorular sorunca…

beni vurdular baba; hava karardıkça,

kimliğimden tanınmayacak kadar yaralıyım,

kavgamla büyürken, bu çocuk; kurudu elimde ekmek,

ne aldıysam insanlardan; benim diyerek,

tadına bakamadan çürüdü…

………………………………………………………….

bi’ vahşet sofrası kurulmuş baba;

kan yalamış kurtlar, mezeleri; insan yüreği…

………………………………………………………….

kiminle yuvarlansam, en sonunda;

uçurumun kenarında buldum kendimi,

kalabalık sabahlarım; geceyle tenhâ hep,

beni kandırıyorlar baba; yok ötesi,

bu ne uzun koşuymuş; neyin maratonuymuş?

bitsin artık; şu düdüğü çalsın birisi…

canım yanıyor; emeklerim, ekmeklerim bayatlıyor,

kirli sara nöbetim, sürüyor;

ağrıda yapıyorum; bitmeyen askerliğimi…

………………………………………………………….

bozuk yemekler yedim ben,

kirli sulardan içtim, ucuz şaraplardan,

beni vur baba, telgrafın tellerine as beni!

kadınlar baba, kadınlar; böğrümde, kırık bi’ kilitte,

boşa dönen anahtarlar,

sakallarımda, maraza kadınların,

doğum sancıları uzuyor, baba…

beni yor baba, beni yargıla,

sor-sorgula beni; geri çağır fabrikana!

bıçağımı bile, ellerimi büyüt;

beni yeniden yorumla…

aşk; adamın, köpeği ısırmasıymış;

kuruyorum, kudura kudura…

………………………………………………………….

dünyanın yazgısını değiştiren insan;

insanın yazgısını değiştiren dünyadan, değerlidir,

Tanrı’m, kendini bağışla bana,

aşıla umudumu, tutkuma kudurtma…

………………………………………………………….

acının çıkını, ne genişmiş,

dayağın her türlüsünü yedim,

sırtımda bi’ kedi uyuyor sanki;

öylesine tedirginim…

neyi özlesem; isimsiz bi’ boşluk karşımda,

neyi tutmak istesem; dönmeye başlıyor, kendi etrafında…

………………………………………………………….

erkekler ağlamıyor baba,

kadınlar da ağlamıyor, artık,

hepimiz, çok güçlü insanlar olduk;

(böyle emrediyor; modern psikoloji…)

dünyayı, ağlayanlar değil; ağlatanlar yönetiyor, baba,

ağlayan insanları özlüyorum;

ruhu kınanmış, acıyla sınanmış…

………………………………………………………….

kırgınım baba; kırılmış içimde, camgöbeği hüzün,

bardaktaki suyun hâlini anlarım; yarım,

akvaryumdaki balığın yaşadığı kısır döngü; yalnızlığı,

ne kadar sahici! görünür, bilirsin…

………………………………………………………….

bilirsin; üç kuruş; tarihin her döneminde, az bi’ paradır,

fakat artık, parayla en çabuk yayılan hastalık; tifo değil, riyâdır…

bilirsin; üç kuruşluk insanlar; tarihin her döneminde,

çok bulunan insanlardır…

hepimiz, bu kadar ağır hastayken, baba,

ölmek; hızlı bi’ iyileşme biçimidir, olsa olsa…,

5 Mart 2016 Cumartesi / İstanbul

Halil Işık
Kayıt Tarihi : 8.3.2016 14:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Halil Işık