1980’li yıllara şöyle bir gidiyorum…
20–25 yıl öncesine…
Edebi hayatımıza soylu bir zenginlik var…
Söz ustalarının edebi mahfillerde başlattığı atışmalar,
Mahalli Basınımıza apayrı bir renk katıyordu…
Şeref TAN ismi,
Elâzığ’da, ‘edebi vitrin’ oluyordu!
O kimlik neler yansıtmıyordu ki…
A.Murat Kuşçubaşı ile yaptığı atışmada;
“Daş yerini bulmalı, az ve öz olmalı,
Muhatabın göynüne, alav ve köz salmalı,
Boşuna konuşursan, olursun laf hamalı
“Doldur boşalt nafile dipsiz ambar boş kile…”
*** ***
Bu atışmalar, haftalar, aylar devam ediyordu…
Bizler, köşemizin darlığı sebebiyle sadece rahmet mekân Şeref TAN’ın,
Bir dörtlüğünü köşemize almayı uygun bulduk…
1987’li yıllarda; Şeref Tan-Günerkan Aydoğmuş arasında ki,
‘edebi atışma’ o günlerde Turan Gazetesi’nde yayınlanmış,
Okuyucular tarafından merakla takip edilmişti…
Şeref TAN’ı, dinleyelim;
“Ben ‘turfanda’ dedim, ‘ham’ dememişim
Değer verip, kadr-u kıymet bilmişim
Dostun kademine postu sermişim.
Günerkan Aydoğmuş, gül oldu bize”
*** ***
Şeref TAN, bir ‘gurbet’ şairidir!
Okul yıllarında başlayan ayrılık;
Erzurum, Diyarbakır, Zonguldak, İzmir
Ve Denizli’de noktalanmış…
Bir eğitimci-Gazeteci kimliği ile,
1980–1995 yıllarında,
Elâzığ fikir, sanat ve basın hayatına hizmetleri olmuştur…
Evet, Şairimiz Şeref TAN’ın,
Bünyamin Eroğlu’na yazdığı şiirden;
“Çok görme gelenin ağlamasını,
Hasretle köpürüp çağlamasını,
Elâzığ’a gönül bağlamasını
Nasılsa zamanla öğrenir bizden”
*** ***
1986-1987’li yıllardır…
Şairimiz Cemil Ertan,
‘Virani’ mahlasıyla yazmaktadır…
Şeref TAN ise,
‘Kırlangıç’ mahlası ile
Cemil Ertan’ın şiirine,
‘Hicivli’ şiirler yazmaktadır…
Bir şey var ki, Cemil Ertan kendisine,
‘Kırlangıç’ mahlası ile yazan şairin,
Şeref Tan olduğunu uzun bir dönem bilemeyecektir…
Şeref TAN ne diyorlar;
“Seçim senin neyine gerek
Dilini tut demedim mi?
Kovan’dan kap birkaç petek
Yala da yut demedim mi? ”
*** ***
Türker Eroğlu,
Halk Oyunlarının müstesna ismi…
Kendileri Sakarya Üniversitesindedir…
Şeref TAN’ın, Türker Eroğlu’na yazdığı şiirden;
“Gözünde tüten memleket, bizim Hoğu mahnadır.
Harput’ta içli küftedir, Kesirik’de nahnadır.
Gönül dostun haymasında gül bekliyen şahnadır
Sahap çıkıp korumalı kurttan, kuşdan Hoğu’yu.”
*** ***
Mehmet Koçdemir,
Harputlu son Belediye Başkanımızdır…
Kendilerinin, “Harput’a Davet” şiirine,
Şeref TAN’ın verdiği cevap bizlere edebi mirastır;
“Ahisine, dâhisine, hem ‘Onur’lu erene
Bizim folklor bahçamızdan ‘Tevrüzü gül’ derene,
“Ben de Mehmet Koçdemir’in müridiyim” diyene
Haber saldım, dağa, taşa, kurda, kuşa gelirim”
*** ***
Burada bir ah çekeceğim!
Faruk Nafiz Gürakar,
Genç yaşında Hakk’ın rahmetine uğurladığımız,
Bir dost eğitimci ve Şair…
1983’lü yıllarda, Şeref TAN Hocamızla,
‘mısraların diliyle’ sohbeti olmuştur…
O sohbette, Şeref TAN’ı dinliyelim;
“Gözyaşıdır Fırat, Dicle ve Hazar
Üç mavu boncuhta eriyen nazar
Töre yaşadıkça boy atar, uzar
Bu öğüt gençleri sıhi be gakgom”
*** ***
Aytuğ İZAT,
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığında bulunmuş,
1983’lü yıllarda Chicago Eyalet Üniversitesi’nde,
Öğretim Üyeliğinde bulunmuş,
Kadirşinas bir hemşehrimizdir…
Kendilerinin Chicago’dan yazdıkları,
“Meziremi Ösgedim” şiirine,
Şeref TAN bakalım nasıl cevap vermişler;
“Amerika’yı keşfeden; Hoğulu’lar oldular,
Haringet’i takiple, Mişigan’ı buldular,
Bi gün ev ev oyniken Şikago’yu buldular.
Dil çırtıp “NewYork” dedik “ne var ne yok” yerine
Selam vatandan uzak ilim, irfan ehline”
*** ***
Ve Şeref TAN’ın,
Dayısı İshak Rafet Acaralp’a,
Zonguldak-Ulus’tan yazdığı nazire;
“Yağız atı sal dayı, tarladaki gazzuhdan
Esgi dadlar yoh olmuş sevgili Elazığ’dan
Tefo, İbo, Gakgom gil hepsi hatıra oldu
Bülbül sesi kesildi Şorşor’daki o bağdan.”
*** ***
Bu mısralarla bir özlem gidereyim dedim…
Şeref TAN ismiyle, dostları bir daha anayım dedim…
Ve elimde iki şiir;
Ziya ÇARSANCAKLI,
Ve Gazi ÖZCAN…
Birbirlerine nazire yazmışlar…
Bugünkü köşemde, Ziya ÇÖARSANCAKLI Beyefendinin,
“Oldu da Ne Oldu” şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum…
Aynı, ‘uyak’la şair dostlarımıza köşemiz açıktır;
“Diyen bilmez, bilen demez
Yiyen bulmaz, sağlam gezmez
Söz dilsizde ferman oldu.
Perçemsiz keli taramak
Kehkeşanda yol aramak
Ay’ı, Kör’le karalamak
Narhı yüksek harman oldu
İki dilli, yuva yaptı
Karınca yuvayı kaptı
Aslan’ın yuttuğu hap’tı
Tarih dili talan oldu
Yürek kasaya çakıldı
Ağıt kardeşe yakıldı
Selam buluta takıldı
Umut, güven yalan oldu
Sırat-ı Müstakimde kim
Dertte aciz kaldı hekim
Taşa yapıldı hep ekim
Ömür nefse heba oldu
Hiç gam çekme GAZİHAN’ım
Bir felsefe ki Cihanım
Esrarda… Yapılmaz tanım
Kurt kuzuya yamak oldu
Dost bilinen ciddi ağyar
Sen gülerken olurlar yar
Düş’te sürur, hayatta zar
ZİYA mahzun, pervan oldu.”
*** ***
Söz ustalarına merhaba dedik…
Onlardadır elbette,
‘Yunus’un dili,
‘Mevlana’nın gönlü…
Aşkın tarifi,
İnsanın ruh dünyası…
Onlardadır,
‘vuslat’ın tanımı,
‘sözlerin’ en ulu sırrı…
O sebepledir ki, Şiire;
Şiirin tanımına, “Nutku İlahi” dedik…
En kutlu rıhtımlarda,
Deryaları,
Derya gibi,
‘Hikmet’ dolu sözleri özledik!
Kayıt Tarihi : 4.1.2011 21:15:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bedrettin Keleştimur](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/01/04/siirin-tanimina-nutku-ilahi-dedik.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!