Şiirin Gücü,Sihirin Gücü.

Mehmet Demir Atmalı
216

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Şiirin Gücü,Sihirin Gücü.

-Yazının icadından önce de insanların bir kısmı doğaçlama olarak, ölçülü sözlerle konuşuyorlardı. Ancak bu şiirler yazılamadıkları için günümüze ulaşamamışlardır. Peygamberler ve Filozoflar, toplumları etkilemek için bazan şiire başvurmuşlardır. Bu nedenle şiirin tarihi insanın konuşmayı öğrendiği tarih kadar eskidir.
-Kur'an-ı Kerim nazil olmadan önce, Arap toplumunda şiir ve edebiyat en parlak dönemini yaşıyordu. Meşhur Arap şairler, yazmış oldukları güçlü ve etkileyici şiirlerini Kabe'nin duvarına asıyorlardı. Bazı Kral ve Padişahlar ünlü şairleri sarayına alır, sanatçıya değer verirlerdi. Şiirin sihirli gücü ile Kralları etkileyerek, saraylarda mutlu hayat yaşayan şairler de olmuştur. Fuzuli, Nedim, Nabi, Ömer Hayyam, Pir Sultan Abdal ve Karacaoğlan gibi şair ve ozanlar, şiir sanatının mürüvvetini de görmüşler ve Sultanlar'a konuk olmuşlar.
-Ancak Kur'an-ı Kerim bölüm bölüm nazil olduğunda, onun edebi gücü karşısında Arap şairler, utancından Kabe duvarına asmış oldukları şiirlerini indirmek zorunda kalmışlardır. İslam Dini'nin daha hızlı yayılmasında Kur'an-ı Kerim'in edebi ve şiirsel sanat gücünün etkileyici rolü olmuştur.
Bir örnek vermek gerekirse, İhlas Süresinin kafiye düzenini görelim;
Kulhüvallahu ehad,
Allahüssamed,
Lem yelid,
Valem yuled,
Valemye künlehu, Küfuvan ehad.
Ayetlerin sonunundaki kafiyeleri görmekteyiz. Tabiiki Arabça'daki kafiye anlayışı Türkçe'den farklıdır. Bu nedenle tıpatıp uymasını bekleyemeyiz. Kendi Edebiyatı içerisinde incelemek gerekir. Bu Sure'de dört ayet ile Allah'ın varlığı, birliği özetlenmiştir. Bunun gibi yüzlerce örnek verebiliriz.
-Yunus Emre şiirleri ile insanları etkilemiş, günümüzde hala etkilemeye devam etmektedir. Bir gün Mevlana, Konya'daki Dergahı'nda Yunus'u misafir etmiş, altı ciltlik mesnevisini mum ışığında ne zorluklarla yazdığını anlatmaya çalışırken, Yunus sormuş; 'Sen Mesneviyi yazarken, neyi anlatmak istedin? ' demiş. Mevlana; 'İnsanı anlatmak istedim' demiş. Yunus; 'Sen insanı anlatmak için bu kadar (15 yıl) uykusuz kalmış, kendini yormuş, zahmet etmişsin... Ben olsaydım:
ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM,
YUNUS DİYE GÖRÜNDÜM
derdim' demiş.
-İşte şiirin sihirli gücü burada kendini göstermiştir. Mevlana'nın altı cilte sığdıramadığı insanı Yunus, iki mısralık şiir ile anlatmış, bir dörtlüğe dahi gerek görmemiştir. Şair burada hem 15 yıl zaman kazanarak 15 saniyede mesajını vermiş oldu, uykusuz kalmadı ve taşı gediğine koymuş oldu. Bu iki mısra ile Ruhlar Aleminden başlayarak, insanın yaratılışını ve faniliğini Tasavvuf Dili ile özetlemiş oldu. İşte size altı ciltlik kitabın özeti iki mısracık...
-Yine Yunus;
'Ana Rahminden çıktık pazara.
Bir kefin aldık, döndük mezara'
derken, 80-90 yıllık ömrün ne kadar kısa olduğunu iki mısra ile özetlemiştir.
-Türk Şiirinin 'Sultan-ı Şuara'sı olan Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK, Türkçe kelimelere binerek, onları dolu dizgin bir at gibi dörtnala koşturarak, kelimeleri iki ağzı da kesen bir pıçak gibi kullanmıştır. İki ayrı anlamı içerisinde taşıyan ÖZ TÜRKÇE kelimelerle şiir yazmış, ve 'Türkçe'nin Süvarisi' ünvanını da almıştır. Bir şiirinde;
'Ölüm güzel şey, budur perde arkası haber,
Hiç güzel olmasaydı, ölürmüydü Peygamber? '
diyen Üstad, Dünya ile Ahiret arasındaki perdenin ölüm olduğunu ifade ettiği gibi, ölümün korkulacak bir olay olmadığına dair Hz. Muhammed'i teminat olarak göstermiş, ölümden korkanlara büyük bir cesaret ve teselli vermiştir. Ölüm korkulacak bir şey olsa idi, Allah'ın Sevgilisi ölürmüydü? Allah onu, yani sevgilisini toprağın altına alırmıydı, düşüncesinden hareketle, sağlam bir kılavuzla perdeyi aralamış oluyor. Üstad bu iki mısra ile iki dünyanın bağlantısını büyük bir ustalıkla özetlemiştir.
-Bayrak Şairimiz Arif Nihat ASYA; ' Şair, doğum sancısı çeken kadına benzer. Günlerce sancılanır ve bir şiir doğurur.' derken, şu mısraları ile insanın yaratılışını, Bozkurt Efsanesi'ni, Ergenekon'dan Çıkışı ve Türeyiş Destanı'nı günümüze bağlar ve özetler;
'Nerede kaldı o anlar ki;
Analar Kurt doğururdu...
Hilkat, insan çamurunu,
Destan ile yoğururdu...'
-Ya 'Türkçe'nin Gök Gürültüsü' olarak adlandırılan Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU'nun, Nihal ATSIZ'ın ardından yazmış olduğu şu mısraları, şiirin sihirli gücünü göstermektedir:
'Burada baş sağlığı, orada gözler aydın;
İki ayrı dünyada, iki ayrı tören var.
Töredir konan göçer, doğan gün batar elbet..
Tanrı zeval vermesin, Devlet, Din ve Kur'an var.
Dayanılmaz olsa da, ATSIZ'lığın acısı;
Ulu Tanrı'ya şükür, yine soy var, TURAN var..'
derken, Atsız'ın ölümü sırasında sevenlerince üzüntü içerisinde yapılan bir tören var, diğer dünyada onu sabırsızlıkla bekleyen Türk Büyükleri'nin varlığını, sevincini, iki dünyanın varlığını, yani aynı anda üzüntüyü ve sevinci Şiirin gücü ile bir arada özetlemiştir.
-Seyit Ahmet ARVASİ;
'İşte gördük seni dünya,
Ne gerçeksin, ne de rüya,
Bir resim çizilmiş suya,
Sahte ışık, sahte boya..'
demiş ve bir başka dörtlükte;
'Madde manaya anahtar,
Fena, Beka'ya anahtar,
Toprak, Sema'ya anahtar,
Açar kapıyı Mevla'ya'
derken, dünyanın sahte olduğunu, gerçek ve ebedi hayatın diğer dünyada olduğunu, topraktaki mezarın semadaki Tanrıya kapı bir kapı açtığını anlatmaya çalışmıştır.
-Günümüzün Yunus'u, Karacaoğlan'ı Üstadım Abdurrahim KARAKOÇ;
'Güneşin gölgesinde serinleyenler,
Yitirse üzülmeyen, bulsa sevinmeyenler,
Buzdan ateş yakanlar, taş pişirip yiyenler,
Mide saltanatına boş verenler merhaba.'
derken, aykırılıların, zıdlıkların sesi olmuştur. Şiirin Sihirli gücü ile mantığın sınırlarını zorlamıştır.
-Daha bir çok örnekleme yapabiliriz. Bu kadar örnek şiiri sihirli gücünü anlatmak için yeterli sanırım. İşte şiir yazmaya çalışan şair dostlarımızın da bu üstadları örnek alarak, mümkün olduğu kadar şiirlerini kısa tutarak geliştirmelerini gönülden temenni ediyorum. Nice Sihirli Şiirlere...
17.2.2004

Mehmet Demir Atmalı
Kayıt Tarihi : 10.12.2005 15:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Pınar Atay
    Pınar Atay

    Kutlarım
    Saygıyla

    Cevap Yaz
  • Tuncay Akdeniz
    Tuncay Akdeniz


    Sevgili kardeşim mehmet bey bu güzel açıklamalı bilgileri bizlerle paylaştığınız için önce teşekkür ediyorum kalemine yüreğine sağlık bu vesile ile geçmiş şairleri üstadları rahmetle anıyorum Allah onlara rahmet eylesin.şiirin gücü ve sihiri örnek verdiğiniz Mevlana yunus örneğidir tesbitleriniz yerinde gönülden katılıyorum.bildiğiniz gibi şiir az ve özle çok şeyi ifade etmek demektir işte mevlanın 15 yıllık göz nurunu emeğini yunus bir saniye içinde cevaplıyor ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM YUNUS DİYE GÖRÜNDÜM şimdi büyüklerimizden üstadlarımızdan şair dostlarımızdan özür diliyorum şimdi şiirmi masalmı hikayemi düz yazımı bunların farkında bile değil eli kalem tutan bir şeyler yazıyor tamam yazmalarına laf yok ama ne yazdıklarını ayırmaları lazım üstadlarımıza da saygıda kusur etmiyelim düşüncesiyle diyorumki işi iş gibi yapalım aş gibi yapmayalım iş olmdan aş olmaz yoksa bir gün karşımıza bir yunus çıkar bu paylaşımına gönülden katılıyorum Aman dikkat diyorum önümüzde yarınlar var sevgi ve saygılar sunarım
    Tuncay Akdeniz

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Mehmet Demir Atmalı