10.Şiirde Ustalık :
Şiirde “Ustalar” var mıdır? Amenna. En aşağısından “Usta” diye bilinenler vardır. Şiirde bir ustanın ustalığı nereden gelir? Çok kısa bir tanımla denilebilir ki; bir ustanın ustalığı şiire hakimiyetinden gelir. Şiiri okuyan ve şiirden anlayan bir kişi, “bu şiiri bu işten anlayan bir kişi yazmış..” diyebiliyorsa,ustalık başlamış demektir.
Doğal olarak bir ustanın “Usta” olabilmesi için, şiir alanında bir fırın ekmek yemesi gerekir. Her şeyden önce şiirin “anhasını minhasını” bilir. Bu ne demek mi? Hadi yeni deyimiyle söyleyelim, şiiri enine boyuna iyi bilir. Çok zaman harcamıştır, çok okumuştur; çok yazmıştır..Kendince bir şiir “Poetika” na sahip olmuştur. Taklitçi değildir. Eski ustalardan çok şey almıştır ama, kendince yeni bir şiire varmıştır..Usta bu konuda ders verebilecek niteliklere sahiptir. Usta aynı zamanda bizim halkımızın tabiriyle “Hoca”dır. Bu işin akıl danışılan kişisidir.
Peki, ustanın belli özellikleri var mıdır? En büyük özelliği, Usta şiirde, şiirin araçlarına sahiptir; bu “Araçları-Aletleri” çok iyi bilir ve kendince iyi kullanır. Şiiri dengeli bir şiirdir; (bazen de dengeyi kaybeder, çılgınca işler yapabilir..Bu bir yeniliktir..) şiirde en önemli araç olan “Dil”i çok etkinlikle kullanır. Aynı zamanda kendi “dil”ine sahiptir.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Güzel anlattınız.
...Çok teşekkürler DAİMM ne güzell anlatımlar ne güzel ders...Saygılarımla ...
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta