Her canlı ölümü tadacaktır, bu ilahi hüküm; her daim, boynumuzda asılı bir ferman gibi durmaktadır.
Her an görevli melek (Azrail) tarafından hayat sandalyemiz tekmelenebilir.
Hayat meşakkati, gözü karartan aşk ve sevgi gibi olgularla cüret bularak; ölümü unuturcasına hayata sarılırız.
Başımız hafifçe de olsa; bir yere çarptığımızda ve/veya buna benzer, rahatsızlık gibi ölümü hatırlatıcı nedenlerle aklımız başımıza korkuyla büzülerek toplanı verir hemen.
İbret isterseniz ölüm yeter diyen Kutlu Peygamberimiz; ayrıca, yarın ölecekmişsin gibi ahirete, hiç ölmeyecekmişsin gibi de; dünyaya çalışacaksın düsturunu şiar edinmemizi istemektedir.
Şimdi gelelim ölüm vakasının şiirimizde nasıl su yüzüne çıktığına;
Hemen her şair ölüme yer veren bir şiir kaleme almıştır,
Ceylan ben seni vuramam
Saklananıp beni süzme ne olur
Ceylan ben seni vuramam
Tenhalarda bir gölgeyim