ORJİNALİTE
Mustafa CEYLAN
******************************
Tekrar soralım:
Nedir orjinalite ve nasıl sağlanır?
Evet, asıl soru bu...
Orjinalite: Benzersiz olmak demektir.
"Şairi çok, şiiri oldukça az" sözleriyle şikâyetçi olduğumuz günümüz şiir dünyasında birbirine benzeyen, sanki aynı kalemden çıkmış o kadar çok şiirle karşıkarşıyayız ki, bu manzara şiiri ciddiye alanlar tarafından hayretler içinde karşılanmaktadır. Sanki birbirine benzemek için, "o yapmış o yazmış" ben yapamaz-yazamaz mıyım diye yarışan şairler koşusunu seyrediyoruz. Söylem, ses, şekil benzerliği, tıpkısının aynısı sözüne getirebilmek için aynı kafiyeler, aynı uyak-ayaklarla daha bir alenilik arz etmektedir. Kalıbın ve kafiyenin içi asırlardır kullanarak eskittiğimiz aynı seslerle doldurulduğunda, şiirin ilk kıtasından sonra, şairin ne diyeceğini gözlerimizin önüne sermektedir. Bu da şiiri okunamaz kılmakta, her gün yumurtlayan tavuk misali aynı model yumurtalarla sepeti dolan şiir olmayan şiirlerin mimarı "müteşairler" ordusunu işaret etmektedir.
O zaman ne yapmak lâzım?
O zaman, bu "aynılığı", bu "benzerliği" sağlayan unsurlar üzerinde yoğun ve ciddi çalışmalar yapmak lazım ki, benzersizlik yakalanabilsin. Öyle değil mi?
Konuyu biraz daha açalım.
"Benzerliği" sağlayan enstrümanlar üzerinde;
1-Mademki alfabemiz 8 sesli 21 sessiz harften oluşuyor, acaba SES olarak, şiirimizi öncelikle kendimizin eleştirisinden geçirebiliyoruz mu? Şiirde mısra var dedik, mısranın son sesi yani kafiyenin en son harfi, kulaklarda iz bırakan sestir. Acaba aynı sesi sağlayan kafiyeyi bir şiirde kaç defa kullanmışız, buna hiç bakıyor muyuz?
2-Kafiyenin ağırlık merkezi olan, yani bir kelimenin diğer bir kelime ile kafiye olmasını sağlayan bir veya iki harf sesi vardır. Biz bunlara kafiyenin "ağırlık merkezi" diyoruz. Örnek olarak: BİLİRİZ-GELİRİZ kafiyelerinde kafiyeyi sağlayan ağırlık merkezi ses (L) harfidir. BAKTIK-YAKDIK kafiyelerinde ise (K) harfidir. YAĞLADIM-DAĞLADIM kafiyelerinde (ĞL) sesleridir. Bu sesler kulakta iz bırakan seslerdir. Kafiyelerin ağırlık merkezlerindeki sesler bir şiirde hep aynı veya çoksa, o şiir zayıf-hasta doğmuş bir şiirdir. Ses bakımından zengin bir şiir değildir. Meselâ, seneler seneler boyu kullana kullana yorduğumuz (L) ağırlık merkezli sesi olan (GÜL-GEL-BİL-DEL-YEL vb) kafiyelerle dokunmuş şiirler o kadar çok ki, herkes sanki söz birliği etmişcesine (L) ağırlığını kulaklarımıza söyleyip durmakta. Neden illâ (L) sesi? Geriye 21 sesiz harf var oysa, 21 değişik ses...
3-Arapça veya Farsça ağırlıklı olmayıp, güzel dilimiz Türkçe'de henüz daha işlenmemiş o kadar çok ışıklı kelime(söz) var ki, çıkın Toroslara bir yaylaya bağdaş kurun, bir ayran için hele... O tertemiz Anadolu insanının nasıl kirlenmemiş bir dil güzelliğiyle size hitap ettiğini göreceksiniz. İşte şairlerimiz, şiirlerinde "söylenmemişi söyleyerek", kendilerine ait, kendilerini simgeleyen bir dil-söz hazinesine sahip olurlar ve bu hazineyi şiirlerinde ustalıkla kullanırlarsa, kendi tarzlarını-orjinalitelerini ortaya koymuş olurlar. Şiire girmemiş, söylenmemiş diye belden aşağı küfür ve cazırtıları şiire sokmak anlaşılmasın, bu sözümüz, kelimenin zarif, estetik ve hoş; sözün incitmeyen, yerli yerinde sarfı şeklinde anlaşılsın isteriz.
4-İmgeniz olmalı şairler, imgeniz. Bu hususu diğer bölümlerde" soyut-somut birlikteliği ve kelimeye güç kazandırmak" şeklinde de vurgulamaya çalışmıştık. Size ait imge, sizin şiirinizi benzersiz yapar. Başarılı ve zirvedeki şairlerin icad ettikleri imgeleri kullanmak safi bir "taklit" ten öteye götürmez şairi ve şiiri ki, en çok sıkıntı çekilen noktalardan birisi de budur. Kopyacılık ve kolaycılık yani.
5-Şiirde kalıp önemli bir faktördür. Kalıp söz dökümünün yapıldığı alandır. Orjinal olmak ve sadece sizi hatırlatacak, kalıcı şiirlerle iz bırakmak istiyorsanız, şiirin şekli unsurlarını, şiirin kalıba dair sınırlarını da gerekirse kırabilmelisiniz.
6-Bir usta şairimiz: "elmanın ısırılmasından bahsediyorsanız" şiirinizi okuyan, elmayı ısırdığını ve ağzında onu taddığını hissedebilmeli" derdi. Yani, şiir -söz- etkili olmalı. Hissettirmeli. Bunun için de şiirin tama-konusu ile uyumlu ses-harflerle dokumak gerek şiiri. Yağmuru anlatan şiirde, yağmur yağışının çıkardığı seslerden-harflerden oluşan bir doku, şiirinizi orjinal yapar. Fen bilimlerinde "etki=kuvvet/ alan" dır. Şiirde ise bunu "kelime ve tema-konu" olarak belirtebiliriz ve alan-konunun büyüklüğüne göre söz-harf-kelimenin şiddeti de o alan büyüklüğüne uygun olmalı. Alan büyük, söz küçükse; ses-sözün etkisi o alanda kaybolur ve etkili olmaz, hissettiremezsiniz.
7-"Şiirde birincilik devamlı münhaldir." Bu sözü bir atalar sözü olarak kabul edip, "ben yaptım oldu, başarı budur" dememek lâzım. Kendinizi kendiniz değil, eleştirmen ya da okuyucunuz beğenmeli. Sizin "beğendim-bu iş tamam" dediğiniz anda, bilin ki, ülkenin en ücra yerindeki bir başka şair sizden bir iki saniye sonra tamamladığı şiirle sizi çoktaaan geçmiş olabilir. Şiir gökkuşağı gibidir ve yakaladım dediğinizde, sizden kilometrelerce uzağa gitmiştir.
8-"Şiir kuma kabul etmeyen bir sevgilidir" bu sözü de not edin bir tarafa. Şiirin ellerini bırakıp nesir-düz yazı; diyelim öykü-masal vb yazmaya, gazetede köşe yazısı yazmaya başladığınızda şiir sizi anında terkeder ve bir daha onun ellerini yakalamak çok zordur.
9-Tema-konu da önemlidir. Herkesin kalem oynattığı bir alanda benim de şiirim bulunsun diyorsanız size bir şey dememe gerek yok. Varın google' ye yazın, size dağlar kadar konu çıkar. Ama, kimsenin el atmadığı bir konuyu güzel nakışlarsanız, orjinal ve öncü olursunuz.
Şiir ve dil bölüm başlığı altında söylenecek daha çok söz var.
Mustafa CeylanKayıt Tarihi : 12.1.2017 02:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!