Girişimcilik seminerinde ağzında şeker kısa saçlı, kapitone montlu pantolonlu şirin bir kız sınıfa bi girip bi çıkıyordu. Hoca ara vermişti. Girip en arkada bir sandalyeye oturdum.
Şık bayanlar, beyler ha bire birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı.
Ben her zamanki gibi yalnız, çaresiz, sensiz ve sessiz köşemdeydim. Artık senin bir adın yoktu sevgili. Adını adlarını unuttum. Çünkü ne zaman adını koysam seni kaybettim.
Burada öğrenciler kâr ve zarara odaklanmış; bense kelimelerin hesabındayım. Onların hayalini kuruyor, onlarla yatıyor, kalkıyor, onlarla sessizlik atmosferinde baş başa kalmanın, kolay kestirme yollarını arıyorum.
Bu hislerle girişimcilik dersine başlayan biri olarak Dilek Zeybek hanımefendiden hemen hemen aldığım her tüyoyu, dersle ilgili her bilgiyi şiir yazma, şair olarak tutunma tutundurma yönünde kullandım.
Maddiyatla ilgili pek çok girişimcilik kaidelerini maneviyata indirgeyerek bazen aynı bazen benzer soruları kendime sordum. İsteklerimin şekillenmesi meğer soru işaretleri ve ünlemlere de bağlıymış.
Örneğin; nasıl bir şair olacağım, bu işten ne kadar anlıyorum. Bir ürün olarak şiir kitaplarıma kimlerin ihtiyaçları var, bir şair olarak rakiplerim kimlerdir, özünde şiir yazarken temel kriterlerim nelerdir? Bütün bu soruların cevabı ne istediğimi netleştirmemi sağladı. Tabii ki; cevaplara ve ayrıntılara girecek değilim.
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız